5 Şubat 2009 Perşembe

İRANDAKİ İSLAMİ BANKACILIKTA DENETİM


İRANDAKİ İSLAMİ BANKACILIKTA DENETİM



MARMARA ÜNİVERSİTESİ


BANKACILIK VE SİGORTACILIK ENSTİTÜSÜ

DOKTORA SINIFI


BANKALARDA DENETİM DERSİ




Akbar Safdari

İSLAMİ (FAİZSİZ) BANKACILIK

Geçmişi M.Ö. 2123-2081 yılları arasında hüküm süren Babil kralı Hammurabi'ye kadar uzanan faizsiz bankacılığın, çağdaş metotlarla hayata geçirilmesinde, 20. yüzyılda İslam ülkelerinde başlayan sanayileşme ivmelerinin ve 70'li yıllarda petrol fiyatlarının ani artışının etkisi olmuştur. 1975 yılında, Müslüman ülkelerin kamusal projelerinin finansman sorunlarını çözmek amacıyla, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ülkeler tarafından Cidde'de "İslam Kalkınma Bankası" (İKB) kurulmuştur. İKB'nin ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalması, özel sektör projelerine destek vermemesi gibi nedenlerle Suudi Arabistan, Kuveyt, B.A.E. gibi ülkelerin örgütlenmeleriyle İsviçre'de 1981 yılında "Dar Al Maar Al Islâmi" isimli holding kurulmuştur. Diğer Müslüman ülkelerde de faizsiz bankacılık hızla yaygınlaşmış ve Malezya gibi ülkelerin ekonomik sıçramalarına çok büyük katkıları olmuştur. Bankaya hissedar olan üye ülkelerin sayısı 53'e ulaşmıştır. Bugün, 200 milyar Dolardan fazla miktarda para İslâmi esaslara göre, "Faizsiz Bankacılık" yapan İslâmi Finans Kuruluşları'nca (İFK) yönetilmektedir.
DÜNYADA FAİZSİZ BANKACILIĞIN GELİŞİMİ
Bir finansman müessesesi olarak "Faizsiz Bankacılık" ın dünyada ilk uygulaması Mısır Arap Cumhuriyeti'ndeki Mit Gamr kasabasında yaşanmıştır. Eski devlet başkanı Cemal Abdül Nasır döneminde bütün bankaların devletleştirilmesi akımına karşı alternatif olarak geliştirilen bir deneme sonucunda ortaya çıkmıştır. Mısır köylüsünün (fellah) tarımsal ve ticari ihtiyaçlarını karşılayan ve bunu yaparken "müteselsil kefalet" (tekeffül) felsefesine dayanan, daha çok "venture-capital" (risk sermayesi) ile "para vakfı" karışımı özgün bir modelde çalışan bu kuruluşa "banka" sıfatının verilmesi bugün akademik bir tartışma konusu olmaktadır. Model, hem bankacılığı, hem ticari ortaklığı (kâr ve zarar ortaklığı), hem tekafülü (sigorta) hem "barter" (takas), "icar" (leasing), factoring, vb. alt finansman metotlarını bir arada ve aynı çatı altında, aynı zamanda hayata geçirmiş kendine özgü bir modeldir.
Köy Sandığı kavramına yakın bir metotla faaliyet gösterdiği bilinen bu bankanın fikir babası merhum Dr. Ahmed El-Naggar'dır. Aynı zamanda bankanın hissedarı ve ilk idari personeli arasında bulunan söz konusu Mısırlı eski dışişleri bakanlığı memurunun iktisat geçmişi incelendiğinde, Alman ekonomi tarihinde (Prusya döneminde) görülen "toplumsal kalkınma bankacılığı"na benzer prensiplerden etkilenmiş olduğu ve bunu, çağındaki ve coğrafyasındaki İslâmi ekonomik ve kültürel öğelerle birleştirmeye çalıştığı dikkati çeker. Öte yandan, İngiliz hakimiyeti dönemindeki Hindistan'ın Müslüman bölgelerinde (bugünkü Pakistan vb.) görülen bazı "kooperatif bankacılık" uygulamalarının da dünyadaki ilk faizsiz finansman örnekleri arasında sayılması doğru olur. Gelişimi Münferit uygulamalar şeklinde birçok Müslüman toplumda yüzyılımızın başlarından itibaren filizlenmeye başlayan bu hareketin bilinçli, organize ve çağdaş metotlarla hayata geçirilmesi fikri ilk kez merhum Suud kralı Faysal döneminde ortaya çıkmıştır.
Kalkınma sürecinin başındaki tüm ülkelerin kendisine yönelen taleplerini karşılamakta zorlanan Amerika Birleşik Devletleri bu gelişimin İslâm ülkeleri arasında bir an önce örgütlenerek büyük çaplı bir oto-finansman kaynağı oluşturmasını tercih etmiş ve Dünya Bankası (IBRD) modelinde çalışacak birkaç büyük bölgesel banka kurdurarak bu yükün paylaşılmasına önayak olmuştur. Bu amaçla Asya ve Afrika kalkınma bankalarının kuruluşuna paralel olarak Cidde'de kurulan (1975) İslam Kalkınma Bankası'nın gerçekten de İslam ülkelerindeki kamusal projelere yaptığı mali katkılar çok önemli boyutlarda olmuş, fakat ihtiyacı karşılamakta yeterli olmamıştır. Özel sektör projelerine finansman veremeyen İKB' nin bıraktığı boşluğu doldurmak üzere bazı Suudi, Kuveytli, Birleşik Arap Emiri vb. zengin Müslümanların örgütlenmeleri sonucunda 1981'de oluşan "Dar Al-Maal Al-İslâmi" adlı holding, petrol zenginliğini ülkesine çekmeyi düşünen İsviçre'nin Cenevre kentinde kurularak faaliyete geçmiştir. Bunun verdiği cesaret ve know-how birikimi üzerine "Dallah Baraka Gurubu" ve diğer bazı guruplaşmalar sonucunda orta doğudaki Müslüman ülkelerde faizsiz finansman sistemi hızla yaygınlaşmıştır. Uzakdoğu da (Malezya vb.) ülkenin yönetiminde söz sahibi zengin Müslümanların kurduğu banka ve finansman kurumları, Japon kültür ve teknolojisinin imkânları ile birleşince bölgenin büyük bir ekonomik sıçrama yapmasında lokomotif rolü oynamıştır.
Şimdiki durumu halen dünyada 135 müessese "faizsiz" finansman kuruluşu niteliğinde çalışmakta ve yaklaşık 150 Milyar Dolar'dan fazla bir kaynağı işlemektedir. Her yıl yayınlanan istatistik verilerinden anlaşıldığı üzere dünyada en büyük 1000 banka arasında yer alan bankalardan 89 adedi halen İslam ülkelerinde kurulmuş olan ve faizsiz sistemde faaliyet gösteren finansman kurumlarıdır. Dünyanın en büyük bankaları (Örn: Citibank) bu sisteme yakın ilgi duymakta olduklarını ifade ederek bu gelişmenin içinde yer almaya gayret göstermektedirler. Bu ilgi, fiilen bu sistemde çalışan özel bankalar kurmak ve şubeler açmak şeklinde olduğu gibi ayrıca mevcut faizsiz bankalarla ortaklaşa bazı projelere katılmak metoduyla da olabilmektedir.
Faizsiz finansman sistemine batılıların 20 yıl önce yakıştırdığı sıfat, bizlere de ters gelmeyen bir sıfattır: İslâm Bankacılığı... Ancak, faizin "haram" edilmiş olması sadece İslamiyet'te değil fakat tüm semavi dinlerde kabul gördüğü için, asli kültür öğelerine gittikçe daha çok ilgi duyan ve köklerindeki değerleri keşfeden bütün toplumlarda faizsiz bankacılık kavramı özel ve saygın bir yer kazanmaktadır. Kurucusu Prens Muhammed Al Faisal olan ve merkezi Cidde'de (S. Arabistan) bulunan Dünya İslam Bankaları Birliği'nin en belirgin faaliyeti, konvansiyonel (klasik faizli) bankacılık standartlarını ve faizsiz finansman sistemini karşılıklı olarak birbirine adapte ederek iki kardeş sistem arasındaki dil birliğini geliştirmek yönündedir.
FAİZSİZ BANKACILIĞIN GLOBAL BOYUTU
“Faizsiz bankacılık” kavramı ilk defa ortaya atıldığında, finans çevreleri meseleye gerçekleşmesi zor bir hayal olarak bakıyorlardı. Ancak son yıllarda finans sektörüne ilişkin öngörülerde birtakım değişiklikler hissediliyor. Geleneksel bankacılık, artan sayıda insan tarafından demorilize edilmiş olarak görülüyor. Artık insanlar sosyal yapıya zarar verecek ve yasalara aykırı olmasa bile, ahlak dışı uğraş alanı olan firmalara destek veren banka ve finans kuruluşlarına kaynaklarını teslim etmekte tereddüt ediyorlar. Faizsiz finans kuruluşlarının gelişmesinde bu çok önemli bir faktör olarak dikkat çekiyor
Faizsiz finansal ürün ve hizmet sunan kurumların oluşumu ve gelişimi dünyada yeni bir gereksinimin sonucu olarak görülüyor. Bu süreçte: Citicorp, Goldman Sachs, HSBC, Morgan Stanley, Standard Chartered, Banque National de Paris, ABN Ambro, Bank of America, Key Global, Sociate Generale gibi kurumlar söz konusu sektörde faaliyete başladılar. Günümüzde ise Commerzbank gibi Alman bankalarının da faizsiz bankacılık ürünleri sunma konusunda atılım gerçekleştirdiği ve hatta Müslüman nüfusa sahip her ülkede faizsiz finansal ürünlere karşı bir eğilim olduğu görülüyor. Zaten, “murabaha”(maliyet artı finansman) ve “icara” (leasing) gibi uygulamaların uluslar arası bankacılık jargonunda kendine yer bulabilmesi, bu gelişmelerin önemli bir göstergesi sayılıyor.
Bugün, sadece Müslüman ülkelerin sermayesi ile kurulmuş İFK' lar dışında, dünyanın en büyük bankalarının da pay almaya çalıştığı 200 milyar Doları aşan bir pasta söz konusudur. Citibank, HSBC, ANZ gibi dev bankalar sistemle çok yakından ilgilenmekte ve daha fazla pay almaya çalışmaktadırlar. 2001'de HSBC'nin yapılandırdığı İslami işlemlerin büyüklüğü 1.75 milyar Dolardır ve banka aynı yıl ilk "İslâmi Varlığa Dayalı Sekuritizasyon" işlemini gerçekleştirmiştir. Ortadoğu ve Pakistan, Malezya, Bangladeş gibi ülkelerde sahip olduğu iştirakler ve yaygın şube ağı bankanın bu alandaki know-how'ını her geçen gün artırmasını sağlamaktadır.
Dünyanın 125. büyük bankacılık grubu ANZ, 1980'den beri İslâmi Bankacılık işlemleri gerçekleştirmektedir. ANZ, Pakistan bankacılık sisteminin faizli bankacılıktan faizsiz bankacılık sistemine geçişinde de rol almıştır ve bugün ülkedeki tüm bankalar bankanın hazırladığı mevzuat ve dökümantasyonu kullanmaktadır
Dünya Bankası Grubu, özellikle IMF ve IFC, Basel Komitesi ve Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi, giderek artan bir şekilde faizsiz finansal ürün ve hizmet sektörüyle ilgilenmeye başladı. Ayrıca söz konusu kurumlar sektörün gözetim ve denetimine, muhasebe standartlarına ve ürün geliştirme sürecine önemli katkılar sağlıyorlar. Bu kurumlar İslam Kalkınma Bankası, İslâmi Finansal Kuruluşlar Muhasebe ve Denetim Organizasyonu (AAOIFI), Malezya Menkul Kıymetler Komisyonu ve Labuan Off-shore Finansal Hizmetler Kurumu ile yakın bir iş birliği çerçevesinde çalışıyorl
İran ve Sudan’da IMF ile yürütülen Yakın İzleme Programları çerçevesinde 1999 yılında iki faizsiz finansal ürün ve hizmet enstrümanı olan “müşareke sertifikaları” geliştirildi. Bu sertifikalar sektörün likidite dengesini sağlamada önemli fonksiyon gördü. Ayrıca merkez bankaları likidite düzeyindeki gelişmelere bağlı olarak döviz ve fiyatları kontrol etmek amacıyla müdahale etti. Dünya Bankası’nın özel sektörü fonlayan bir kurumu olan IFC, 1997 yılında Pakistan’da mudarabaya dayalı bir dizi leasing işlemi yaptı. Ayrıca aynı kurum ANZ Investment Bank uluslar arası mudaraba konsorsiyumunu gerçekleştirdi. Bu gelişmeler global faizsiz finansal ürün ve hizmet sektörünün global çerçevede büyüme eğiliminde olduğunu, piyasa boyutu, ürün çeşitliliği, aktif yönetimi ve etik değerler gibi alanlarda da önemli katkılar sağladığını ortaya koyuyor.
Sektörün coğrafik bazda genişlemesi, özellikle son yıllarda Körfez’de, Malezya’da ve Endonezya’da kurulan yeni kurumlar yoluyla olmakla birlikte ABD, İngiltere, İsviçre, Almanya, Lüksembourg, Kanada ve daha birçok batı ülkesinde de var olan İslâmi nüfus dolayısıyla faizsiz bankacılığa olan talebin ve bu alandaki ürün ve hizmetlerin arttığını görmek mümkün. Faizsiz bankacılık, Güney Afrika, Rusya, Ortadoğu, Güneydoğu Asya ve Avrupa’da ticari ve yatırım bankacılığı ürünlerini sunarken, Avustralya, Amerika, İngiltere ve Almanya’da ise hisse senedi ve yatırım fonları aracılığı faaliyetlerinde yoğunlaşmış olarak görülüyor. Ayrıca global ölçüde ticaretin finansmanı ve özellikle Kanada, son yıllarda ise İngiltere’de, konut finansmanının yoğunluk kazanması, sektörün global çerçevede giderek derinlik kazandığını gösteriyor. Coğrafi ve kurumsal bazda faizsiz işlem ve hizmetlerin artması, bir çok nedene bağlı olarak değişiyor.
Bugün dünyada faizsiz veya bazı ülkelerde adlandırıldığı şekli ile İslam bankacılığının yönettiği fonların toplamı 200 milyar Dolar civarında tahmin ediliyor. Müşteri kitlesi de sadece çoğunluğunu İslam dinine mensup insanların oluşturduğu ülkeler değil, Avrupa, Amerika ve Uzak Doğu ülkelerine yayılmış durumda.
Faizsiz bankacılık alanında bu potansiyeli gören dünyanın önde gelen grupları şimdiden bu piyasadan pay almaya yönelik çalışmalarını artırmış durumdalar. Bu anlamda ilk olarak Dow Jones İslâmi Piyasa endeksi ((DJIM) 31 Aralık 1995 tarihinde 1000 taban göstergesi ile faaliyete geçti. Bununla ilgili olarak yedi indeks daha var. Bunlar teknoloji (IMTEC), ekstra likidite (IMXL), Avrupa (IMEU), Amerikan (IMUS), Kanada (IMCAN), İngiltere IMUK) ve Asya Pasifik (IMAP) indeksleri. Dow Jones’un İnternet sayfasındaki “sıklıkla sorulan sorular” kısmında “Ben bir Müslüman değilim, sanırım bu indeksler bana hitap etmiyor, değil mi?” sorusuna cevap olarak “Aslında bu indeksler İslâm dünyasının dışındaki yatırımcılar için çok büyük yararlar içeriyor. Etik olmayan endüstrileri dışarıda bırakarak, diğer indekslerle pek çok açıdan birbirine çok benziyor” deniliyor.
Financial Times’ta çıkan 23 Ocak 2002 tarihli bir haberde yukarıdaki gelişmelere ışık tutması bakımından önem arz ediyor. Habere göre, artık İngiltere’de yaşayan 3 milyon Müslüman dini kurallara uygun pek çok kişisel finans ürünlerine erişebilecekler. Yukarıda da belirtildiği gibi bir web sitesi ve geçerli bir firma unvanı alarak bu işlemlerin yapılması çok daha kolay. Bunun için aynı zamanda sağlam ve güvenilir bir sistem gerekiyor. iHilal adlı faizsiz finans şirketi, İngiltere’de bir web sitesi kurmayı planlıyor. iHilal Accenture ve Rasmala Islamic Finance’in bir araya gelmesiyle ortaya çıkmış, Deutche Bank tarafından desteklenen Dubai merkezli bir firma.
Bu şekilde ortaya konan bankacılık ürünleri bağımsız danışmanlar tarafından verilen danışmanlık hizmeti eşliğinde www.ihilal.com adresinde açıklanıyor. Dini kurallara göre yatırımcılar borç tutamıyor ve faiz geliri elde edemiyor. Fakat kabul edilen değerlere göre yüzde otuzdan daha az borç/hisse senedi rasyosuna sahip ve yüzde 5’ten az geliri faizden elde edilen şirketlere yatırım yapmaya izin veriliyor.
RİBA
En önemli fark İslamî bankacılıkta ribanın yani faizin olmamasıdır. Önceden kâr oranının belirli olmaması demektir. Riba İslam’a göre kârı önceden saptamak anlamına gelir.
DENETİM
İslamî bankacılığa göre denetimin en önemli amacı İslamî ukuta ya da sözleşmelerde ribayı önlemektir. İslami bankacılıkta da normal bankacılık gibi denetimler ve kontroller yapılır.Ben bu sunumda sadece riba denetimini anlatacağım.Ama önce islami ukutu tanıtmam gerekiyor.
Kredi isteğinde bulunan müşteriler
• Olgunluk yaşına varmak
• Özellikle bilim ve uygulama konusunda profesyonel ve beceriklilik yeteneğine sahip olmak
• Ticari ,üretim ve hizmet alanında anlaşma konusu ile ilgili eksiksiz bütün evrakların teslim edilmesi
• Bu alanda ön tecrübeye sahip olmak
• Kaydedebilecek bütün ticari işlemlerin defteri.
• Müşterinin tüm işlemleri bir şubede odaklaması.
• Geçmiş kredilerini zamanında ödemesi.
• Önceden iflas,ödenmemiş çek ve başka türlü finansal sui-sabıkası olmaması.

FAİZSİZ BANKACILIK VE YÖNTEMLERİ
Faizsiz banka, çeşitli bankacılık fonksiyonlarını faizsiz olarak yerine getiren bankadır. Faizsiz bankalar, fon toplama ve tahsisini ortaklık bazında yerine getiren kuruluşlardır. Prensipleri ortaklık olduğu için de önceden miktarı belirli olan sabit bir faiz yerine, ancak faaliyet sonucu miktarı kesin olarak belli olabilen kâr ve zarardan pay alırlar ve ortaklarına dağıtırlar.
Faizsiz bankacılıkta para sahibi “Rab Al Maal”, işletici “Mudarib”dir. Mudarib (işleten) , daha önce belirlenmiş kurallara göre kazancını sağlar. Zarar halinde, “Rab Al Maal” (para sahibi ) etkilenmiş olur; Mudarib’e gelince, bu işleten, gösterdiği gayret ve çalışmaların bedelini kaybetmiş olur. Tabi ki, Mudarib’in dikkatsizliğinden ileri gelen veya taraflar arasındaki anlaşmanın hükümlerine riayet edilmemesinden doğan zararlar Mudarib’e aittir. Bu sisteme , İslâma uygun bir iş yapısı ortaya koyan bu sisteme MUDARABE denilmektedir. Günümüzde İslam dünyası bünyesinde, MUDARABE modeli ile organize edilmiş ve şeriat prensiplerine dayanan kuruluşlar belirdiği görülmektedir. Faizsiz bankacılık sistemi, müminlere kaynaklarını yatırmak ve mali hizmetlerden yararlanmak imkanını HELAL biçimde veren, yasak olan FAİZİ dikkate almayan bir sistemdir.
Bu sistem, kazanç sağlayanların zararları da gerektiğinde yüklenmesi gerekir ilkesinden hareketle, işletmenin mali risklerine katılma kavramından yararlanmaktadır. İslam mali kuruluşları adına yapılan yatırımlar, hiçbir şekilde spekülatif olmamakta, bu husus, dikkatli bir yatırım politikası , risklerin dağıtımı ve tedbirli idare metotları ile temin edilebilmektedir.
Günümüzde İslâmi finans kuruluşlarının para kullandırma yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz: Mudarabe, Müşareke, Azalan Müşareke, Murabaha, İcare, Kiralama-Satınalma, Vadeli Satış, Akreditif, Döviz Alım-Satımı, Uluslararası Piyasalarda Mal Alım-Satımı ve Acil Destek Fonudur. Şimdi bunların en önemlilerine bakalım:
MUDARABE
İslam bankalarının en fazla kullanabileceği mudarebe finans metodunda banka, projenin bütün masraflarını karşılar. Başka bir ifadeyle, yapılan yatırımdaki tüm sermayenin sahibi bankadır. Fon kullanan müşteri ise, işe emek ve ustalığının koyar.
İslam Bankalarının üçüncü kişilere fon kullandırması müşterek mudarebe anlaşması içinde cereyan eder. Bu anlaşma içinde üçüncü kişilerle mudarebe anlaşması kurduğunda İslam bankası rabbü’l-mal (sermayedar), fon kullanan ise mudarib durumundadır. Mudarib işte sadece emek ve ustalığını kullanır.
Fonu kullanacak müşterisiyle mudarebe anlaşmasını yaptığı sırada İslam bankası isteyeceği kâr oranını da müşterisine bildirir. Kullanılacak fonun miktar ve şartlarına göre İslam Bankası müşterilerden değişik kâr payları isteyebilir. Bu yöntemle fon kullandırmak ve mali destek sağlamak, proje uygulama alanına, başka bir ifadeyle piyasaya yeni giren, yetenekli fakat Mâli kaynaktan mahrum girişimci kimselerin bu yeteneklerinden istifâde etme amacına en uygun düşen yoldur.
Yetenekli ve başarılı kişiler, emin ve güvenilir olmaları halinde İslam Bankalarından mudarebe usulüyle fon kullanabilirler. Mudarebe usulü daha çok ticaretin finansmanında kullanılır. Bu ticaret dahili ve harici olabilir. Teşebbüs sonucu elde edilen kâr daha önceden belirlenen oranlarda banka ile müşterileri arasında paylaştırılır. Kâr ve zararın nötr olması halinde banka sermayesini aynen geri alır. Bu durumda ne bankaya ne de müşteriye kâr düşer. Zarar halinde ise, bu zararı banka tazmin eder. Müşteri geçen süre içinde boşa çalışmış olmakla zaten yeterli derecede zarara uğradığından, onun da zararı emeğiyle telafi etmesi yeterli görülmüştür. Fakat zararın meydana gelmesinde müşterinin kasıt ve ihmali varsa, bu zarar kendisine tazmin ettirilir.
Bununla beraber banka, zarar ihtimallerini ortadan kaldırmak veya asgariye indirmek için gerekli tedbirleri alır. Bu amaçla, sermayeye muhtaç bir şekilde elindeki projesiyle gelen müşterinin bu projesini çok yönlü olarak etütlere tabi tutar, yani fizibilitesini yapar. Projeye
uygun ve kârlı görmesi halinde banka müşterisine fon kullandırır. Kötüye kullanma ihtimallerine karşı banka müşterisinden alım-satım işlerinin düzenli bir şekilde hesabının tutulmasını isteyebilir. Ayrıca müşterilerin kötüye kullanma eğilimlerini ortadan kaldırmak için beklenen miktarda kâr yapamayan kişilere fon kullandırmama yoluna başvurabilir.
MÜZAREBE
Ortakların birisinin nakit sermayeyi temin ettiği sözleşmedir.Öbür ortak onunla ticaret yapar ve kazandığı parayı ikisinin paylaşması şarttır.Bu sözleşme ortaklığın sadece ticari alanını kapsamaktadır.Buna göre banka ortağının tacir olması gerekiyor. Bu sözleşmede ortakların birisi sermaye koyarken öbürü emek harcamaktadır.
MÜZAREBENİN DENETİMİ
• Ortağın ticaret belgesi
• Ortağın tecrübesi
• Lazım olan sermayenin oranı
• Malın husüsiyeti
• Malın paketlemesi
• Malın deposu
• Ortağın kefili
• Varsayılan kârın oranı
MÜŞAREKE
Müşareke’ye İslam hukukunda şirketu’ı-inan denmektedir. Mudarebe anlaşmasında bir taraftan sermaye, diğer taraftan emek konulurken, müşarekede taraflar işe hem emek hem sermayeleriyle beraber koyulurlar.
Müşarekede ortaklığa katılanlardan bir veya birkaçının işi yapmasıyla ortaklardan her biri, işin yapılmasına katılmayanlar da dahil, kâra önceden üzerinde anlaştıkları oranda hak kazanırlar. Kârın belirlenmesinde tarafların rızaları esastır. Yani sermayeler eşit olduğu halde kâr payları farklı olabilir veya tersine, sermayeler farklı olduğu halde kâr payları eşit olabilir.
Bu farklılık ortaklığa katılanlardan bazılarının işi daha fazla yapmaları veya daha kabiliyetli olabilmelerinden dolayıdır. Hanefi ve Hanbeli mezheplerinin kabul ettiği bu görüşün aksine Şafii ve Maliki mezhepleri, tarafların, kâr sermayeye tabi olduğu için, sermayeleriyle orantılı olarak kârdan pay almaları gerektiğini savunurlar. İslam Bankaları ise, müşareke metoduyla bankadan fon alan ortakların, şirket işlerinin yürütülmesinde daha fazla emekleri geçmesi sebebiyle sermayelerine oranla daha fazla kâr payı almalarını kabul ederek Hanefi ve Hanbeli mezheplerinin görüşlerini uygulama yoluna gitmişlerdir.
Müşareke finans yöntemi şöyle uygulanır ve yürütülür: İslam Bankası, ortağı durumundaki müşterisi tarafından istenilen sermayenin bir kısmını sağlama sorumluluğunu üzerine alır. Müşteri ise kendi mâli imkanları ve projenin özelliğine uygun olarak proje sermayesinin geri kalanını sağlar. Müşteri kendi uzmanlığı nedeniyle istenilen ve alınan mâli yardımın idare, denetim ve gözetiminin sorumluluğunu üzerine alır. Bu sorumlulukların müşterinin üzerine kalması ona kârdan daha fazla pay alma hakkını kazandırır.
Bu yöntemde net gelir taraflar (banka ve ortak-müşteri) arasında şöyle dağılır: Ortaklardan birisi olan müşteri yaptığı iş ve uzmanlığı nedeniyle bir pay alır. Gelirin geri kalanı yatırıma mâli katkısı bulunan iki ortak arasında, iştirak paylarıyla orantılı olarak dağıtılır. Zarar olduğunda ise, zarar tarafların ortaklıktaki sermaye paylarıyla orantılı olarak dağıtılır. Müşteri ilave bir zarara maruz bırakılamaz
Müşareke yöntemi genellikle sanayinin finansmanında kullanılır. Teçhizat ve makine sağlanmasında müşareke yöntemi başarıyla uygulanabilir. Bu yöntem ticaretin finansmanında da kullanılabilmektedir.
MEDENİ ORTAKLIK
Bir sözleşme olarak iki ya da daha fazla ortağın katılım payı bir araya gelir ve bu oluşan sermaye ile hizmet,üretim,ticari faaliyetler yapılır ve bu faaliyetlerin kârı ortaklar arasında paylaşılır.Bu sözleşmede ortakların ikisi de emek harcar ve sermaye payı koyarlar.
MEDENİ ORTAKLIĞIN DENETİMİ
• Ortak ya da ortakların işine göre belgeleri
• Ortak ya ortakların işine göre tecrübesi
• Aldığı kredinin nedenleri
• Lazım olan sermayenin oranı
• Mal, hizmet ve üretimin türü ve maliyeti
• Fiyat varsayımı
• Kredinin süreci
• Ortak ya da ortakların kefil ya da kefilleri
• SALAM(Ön Ödemeli Satış)
• Salam,teslimi ileride yapılacak olan ön ödemeli satış sözleşmesidir.Genellikle tarımsal ürünler finansmanında bu yöntem uygulanır.Salam diğer yöntemlere göre daha kısa vadeli finansmanlarda kullanılır.Kontrat sırasında ön ödeme yapılır ancak kalitesi veya miktarı belirlenmeyen mallarda bu yöntem uygulanmaz.sözleşmede teslim tarihi belirtilir.
• SELEF
• Bir ortağın,ortağının gelecekte ürettiği ürününü hazır halde satın aldığı sözleşmedir.
• Selef sadece ziraat yada sanayi ürünlerini kapsamaktadır ve bunun süreci bir yıldan az olmalıdır.Bu akit genelde ziraat sektörü ile bağlamaktadır.
• Selefte satın alan ortak malı ortağına geri satabilir.

• SELEFİN DENETİMİ
• Ortağın tarla ya da fabrika sahibi olması
• Ortağın faaliyetine göre sertifikası
• Ortağın ürettiği malın kalitesinin yüksek olması
• Ortağın malının hızlıca satılması
• Aldığı kredinin hepsini faaliyetinde kullanması
• Malın lüks ve monopol olmaması
MURABAHA
Murabaha İslam hukukunda bir satış türüdür. Satıcı malın maliyetini bildirir ve bu maliyetin üzerine alıcıyla anlaştığı miktarda kâr payı koyar. Mesela satıcı der, “100’e aldım 10 kâr isterim.” Alıcının kabullenmesi halinde bu alış-veriş türü murabaha olarak gerçekleşir. Murabahada malın fiyatı, kâr marjı ve nihai satış bedeli açıkça ortaya konur. Pratik ve getiri oranı yüksek olan bu yöntem İslam Bankalarının, özellikle faiz ortamı içinde, ortaklık çeşitlerinin uygulama imkânlarının daraldığı zamanlarda kullanılabilir. Bugün Türkiye’de Özel Finans Kurumlarının çok sık başvurduğu bir yöntemdir.
Satın alma emriyle murabaha satışı
Bir mala ihtiyacı olup da gerekli kaynağı bulamayan müşteri, bankadan söz konusu malın satın alınmasını ister. Burada müşterinin hem bankaya malın satın alınmasını emretmesi, hem de bankanın satın aldığı malı müşterinin bankadan satın alma vaadi vardır. Müşterinin bu emir ve vaadi üzerine banka nitelikleri belirtilen malı satın alır. Maliyetinin üzerine müşteriyle anlaştıkları miktarda bir kâr koyar. Müşteri bankadan bu malı alır. Parasını bankaya taksitlerle ve bankayla anlaştığı şartlar çerçevesinde öder.
Bir örnek vermek gerekirse, meselâ yeni doktor olmuş bir kimse, işinde kendisine lâzım olan tıbbi teçhizatı alma gücünde olmadığı takdirde İslam Bankasından söz konusu teçhizatı kendisi için satın almasını ister. Doktorun, adı geçen teçhizatı bankadan alma vaadi vardır. İslam Bankası teçhizatı satın alır. Maliyet fiyatının üzerine doktorla anlaştığı oranda kâr koyar ve bu kârla teçhizatı doktora satar. Doktor teçhizatın bedelini bankaya, aralarında anlaştıkları şekilde taksitlerle öder.
Murabaha yöntemi daha çok dış ticaretin finansmanında, işletmelere ham madde ve yarı mâmul malların sağlanmasında kullanılır.
TAKSİTLİ SATIŞ
Taksitli satışta bir kişi malı başka birine satıyor.Bankada müşteri istediği malı başkasından satın alır ve müşteriye pahasına satar.Bu şartladır ki müşteri malın fiyatını taksitle ödesin.
Bu akit sanayi alanını kapsamaktadır ve onların hammadde,makine ve tesislerine destek olmaktadır.
• . TAKSİTLİ SATIŞIN DENETİMİ
• Müşterinin özellikleri,sertifikası,belgesi.
• Bankanın müşterinin istediği malı satın alması imkanı.
• Malın faktörü,alınacağı ve satılacağı yeri.
• Müşterinin kefil ya da kefilleri.
• Malın müşteri tarafından sigortası.
• Müşterinin yeri, mekanı ve üretim faaliyetleri.
İCARE
İslam bankaları bugün leasing de denilen kiralama yoluyla da müşterilerine fon kullandırırlar. Kiralama usulünün günümüzde gittikçe önem kazandığı bilinmektedir. Kiralama, daha çok orta ve uzun vadeli bir finansman metodudur.
Kiralama, kiraya veren ile kiralayan arasındaki anlaşma üzerine kurulur. Anlaşmada kiranın bedeli ve süresi belirtilmelidir. Kiralanan malın mülkiyeti malın sahibi olan İslam Bankasınındır. Kiralayan müşteri maldan faydalanır. Buna karşılık bir kira bedeli öder. Kiralama müddeti malın kullanabilirlik ölçüsüne göre 5-15 yılları arasında değişebilir.
Menkul ve gayrimenkul değerlerin finansmanında kullanabilen kiralama yöntemi, günümüz ekonomilerinde daha çok modern teknolojiye daha kolay yollarla sahip olabilmek amacıyla kullanılmaktadır. Mesela İslam Bankası bir gayrimenkulu, bir tezgâhı müşterisine kiraya verebileceği gibi, modern teknolojinin yeni bir ürününü, mesela bir bilgisayarı müşterisine verebilir. Normal olarak kendi imkânlarıyla bilgisayara sahip olmayan müşteri böylece kolay ve ucuz bir şekilde bilgisayarı elde etmiş olur.
ABD’de 1950’lerde orta vadeli finansman ihtiyacının karşılanması düşüncesinden doğan leasing sistemi İslam toplumlarında asırlar boyu bir finansman metodu olarak uygulanmış, İslam hukuk eserlerinde bu yöntemin kullanılış esasları çok ince detaylarıyla yer almıştır.
• İCAREYE SAHİP OLMA ŞARTI İLE
• Bu sözleşmede birisi mal sahibi olarak başkasına kira verir bu şart ile kiracı kira süresini bitirdikten sonra mala sahip olur.
• Mal burada konut,makine,işyeri olabilir.
• Bu anlaşma fabrika,maden,hizmet,tarla,ziraat sektörlerine destek vermektedir.
• İCARE DENETİMİ
• Çalışma türü,ön tecrübe,istekte bulunan bireyin mâli durumu,senet
• Kira taksitlerinin ödenme durumu
• Malın özellikleri,fiyatı,alınacak yeri ve kullanma şekli
• Kredi almak için kanıtlayıcı sebepler
• Kişinin kiraladığı malı bizzat kendisinin kullanması
• QUARD HASAN (Faizsiz Borç)
• Modern anlamdaki İslam finanstan önce yaygın olarak kullanılan bu uygulamada borç veren finansal sıkıntıda olan borçlusuna her hangi bir getiri talep etmekten diğer bir değişle faizsiz olarak borç vermektedir.taraflar arasında yapılan sözleşmelerde geri ödeme ,verilen borç miktarına eşit olmaktadır.
• GHARZ-OL-HASANE DENETİMİ
• Müşterinin diğer bankalarda GARZ-OL-HASANE borcu olmaması
• Aldığı kredinin zamanında ödeme gücü
• Hastalık kredisi ise hastaneden rapor alınması
• Ev tadilatında pahalı malzemelerin kullanılmaması Hastalıkların tedavisi
• Tadilat ve ev satın alma yardımı
• Eğitim kredisi
• Öğrenci kredisi ise öğrenim durumu belgesi



İSLAMÎ BANKACILIK DENETİMLERİNİN ZAAFİYETLERİ
• Banka personellerinin İslamî sözleşmeler hakkında yeterli bilgi sahibi olmamalarıyla beraber müşterilerine de gerekli bilgiyi vermekten yoksunlar.
• Banka personelleri İslamî bankacılık kurallarına inanmamaktadırlar ve sadece isim değişikliği olduğunu düşünmektedirler.
• Müşterilerin fazla kazanç amacıyla sahte belge ve faturalarla bankayı aldatmasından dolayı zaten İslami bankacılık kavramı da ortadan kalkıyor.
SONUÇ
• Denetim yeterli ve düzenli yapıldığı takdirde İslami bankacılık çok yararlı olmaktadır.Çünkü aynı anda hem İslami bankacılık hem de normal bankacılık hizmeti verilmektedir.Ve hem dindar kesimi hem de farklı grupları müşteri olarak kazanmaktadır.

Kaynaklar
www.banksepah.ir
www.cbi.ir
islami bankacılık kanun merkezi banka baskını 2007
faizsiz bankacılık 2006

Hiç yorum yok: