8 Mayıs 2009 Cuma

Türkiye”de Katılım Bankacılık

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ BANKACILIK VE SIGORTACILIK ENSTİTÜSÜ BANKACILIK BÖLÜMÜ DOKTORA SINIFI .II. DÖNEM 2008- 2009



Yazar:Akbar SAFDARİ



GİRİŞ
Yaşadığımız devir artık bir şiddetli rekabet devridir. Her işletmenin bu hızlı rekabette üstün gelmesi gerekiyor, aksi takdirde o işletme son bulur. Sermaye piyasasında olan işletmeler hususen bankalarda aynı durumu yaşıyorlar, buna göre çeşitli hizmetleri kendi müşterilerine sunmaktalar ve zaman geçtikçe bu hizmetleri çeşitlendirmeleri gerekiyor. Bu farklı hizmetlerin biris de katılım bamkacılıkdir. Türkiyede işletmeler son yıllarda katılım bankacılığını bir araç olarak kullanmaktadırlar.Çünkü çeşitli müşterilerine hizmet vermekteler. Bazen müşteriler dini kurallara bağlantılılarına göre ve işletmeler onları da çekmek için islami insturumanları kullanmakdırlar. Ama islami Bankacılığın normal Bankacılığa göre farkları var ve en onemli farkı RİBA (faiz) kavramıdır.

Geçmişi M.Ö. 2123-2081 yılları arasında hüküm süren Babil kralı Hammurabi'ye kadar uzanan faizsiz bankacılığın, çağdaş metotlarla hayata geçirilmesinde, 20. yüzyılda İslam ülkelerinde başlayan sanayileşme ivmelerinin ve 70'li yıllarda petrol fiyatlarının ani artışının etkisi olmuştur. İslami Bakışa göre ;Faiz haramdır.Türkiyede çoğunluğu müsülman bir ülkedir. Ayrıca Arap dünyasınada her zaman etki vermrktedir ve petol sermayelerinin akışini kendisine taraf çekmek için olsada katılım bankacılıkın önemi beli oluyor .bu makalede önce RİBA ve KAR arasındakı farkı daha sonra katılım bamkacılığın gelişmesini dünyada ve Türkiyede bahs edeceğim.ve son bülümde katılım bankacılıkın ensturumanların anlatacağım.


I.BÖLÜM
KÂR PAYI İLE FAİZ ARASINDAKİ FARKLAR
Kâr, bir üretim içinde, emeğin eşliğindeki sermayenin, paradan mala, maldan tekrar para veya başka bir hâle evirilip çevrilmesi . kısacası bir mübadele süreci içinde işletilmesi sonucu, mevcut iktisâdi varlıklarda toplum adına meydana getirilen pozitif değer açısından emek ile sermayenin aldığı payıdır.

Kârda bu üretim sürecinin, yani girişimin zararla sonuçlanması halinde negatif olan ve dolaylı da olsa bütün toplumun etkilendiği bu sonuçtan sermaye sahibi doğrudan etkilenir. Başka bir ifadeyle kâr, toplumla birlikte ve ona bir katkıda bulunulması şartıyla elde edilen artı gelirdir.
Faiz ise, bütün riskleri direkt olarak borçluya, dolaylı olarak da topluma yansıyan, üretim süreci içindeki borç sermayenin, borçlunun zimmetine geçtiği şekliyle mahiyet değiştirmeden getirdiği artı gelirdir. Faizde, kârın aksine ne bir alım-satım ne de paranın bir halden başka bir hale (paradan mala, maldan tekrar paraya veya başka bir mala) çevrilmesi vardır. Ödünç alan kişinin zimmetinde borç olarak karar kılan para vade sonunda, üzerinde anlaşılan şartlara göre, ister borcun cinsinden ister başka cinsten bir fazlalıkla, aynen geri döner. Faizde sermaye sahibi vade sonunda anaparasıyla birlikte ne kadar faiz edeceğini bilir ve bu miktar artık onun kazanılmış hakkı haline gelir.

Halbuki kârda sermaye sahibi parasını ortaya koyar; tezgâhın bir ucundan giren hammaddenin evirile çevrile işlenmesi ve sonuçta malın bozuk olarak çıkma ihtimalinin yanında genellikle işlenmiş, mamul olarak çıkması gibi; sermaye de paradan mala, maldan tekrar paraya veya başka bir mala çevrilir, alım-satımlara konu olur. Vade veya girişim sonunda sermaye sahibi nasıl bir netice ile karşılaşacağını bilmez.Doğacak her sonuca katlanmak zorundadır.Faiz ile kâr arasındaki temel farklardan birisi, faizin doğmamış ve ortada olmayan bir gelirin paylaşımı; kârın ise doğmuş, varlığı kesin olarak ortaya çıkmış ve miktarı tam olarak bilinen gelirin paylaşımıdır.

Kâr, reel bir üretim sonucu elde edilen reel bir gelirin paylaşılması sonucu elde edilir. Faiz ise, üretim ekonomisinden daha çok, bugünkü yaygın tabiriyle, rant ekonomisinin sonucudur. Yani faiz, üretmeden, ortaya reel bir sonuç çıkmadan, meselâ, bugün Türkiye bütçesinde görüldüğü gibi, bir devletin bataklığa sürüklenmesi pahasına elde edilen, hak edilmemiş, hayali bir gelirin sermayeye tahsis edilmesidir.

İslam’ın kabul ettiği temel kazanç yolu emektir. Gelir elde etmek isteyen kişi, eğer sadece emeğe sahipse, bu emeğini üretim süreci içine koyacak, bununla gelir elde edecektir. Bu gelire İslam’da ücret (emek bedeli) denir. Eğer kişi emeğini bir başkasına kiraya vermek (icare) veya tabii kaynakları işlemek suretiyle elde ettiği ürünün hepsini tüketmez, bir kısmını biriktirirse, sonunda elinde birikmiş emek ve değer olan sermaye oluşur. Bir kurumdan emekliye ayrılan kişinin eline geçen emeklilik ikramiyesi veya bir çiftçinin her yıl ürününden bir kısmını artırması suretiyle elinde bir sermaye oluşması gibidir.

Elinde böyle bir sermaye oluşan kişi bundan böyle emek sarf etmek istemiyor, sermayesinin kazancıyla geçinmek istiyorsa İslam’a göre önünde bir tek yol vardır: Sermayesini emek sahibi bir girişimciye vererek, girişilen yatırımların kârına ve riskine ortak olmaktır. Sermaye sahibinin böyle bir ortaklığa girerek elde ettiği kâr ile, parasını bankaya yatırarak elde ettiği faiz arasında temelde ve özde büyük farklılıklar vardır. Bu farkları iki yönden ele alabiliriz.

1-Psikolojik Yönden

Kâr ve zarar ortaklığı ile sermayesini girişimciye veren kişi bilfiil üretim faaliyetlerine katılmasa da psikolojik olarak üretim faaliyetlerinin içindedir. Girişimcinin telaşı onun telaşı, sıkıntısı onun da sıkıntısıdır . Çünkü sonuçta karşılaşacakları kader ortaktır. Kâr halinde kâra ortak olduğu gibi zarar halinde de zarara ortak olacaktır. Zarar halinde girişimci taze emeğini kaybetme korkusunu yaşarken, sermaye sahibi de önceden biriktirdiği emeğini kaybetme telaşını yaşayacaktır.

Bu risk unsuru, parasının faizini köşesinde telaşsız bekleyen kişinin hareketsizliğinden onu kurtaracak, “Sen çalış ben yiyeyim, ben alacağım faizi bilirim, gerisine karışmam” bencil duygusunu yaşamayacak; böylece, sermaye sahibinin girişimciyle olan ortak kaderi onları birbirine yaklaştıracak, toplum fertleri arasında yardımlaşma, dayanışma, sevgi ve merhamet gibi ahlaki değerler güçlenecektir.

2-Ekonomik Yönden

Faizde parasını faize yatıran kişi anapara ve faizin sağlama bağladıktan sonra paranın kullanımına karışmadığından kişinin iktisâdi faaliyetlerden tümüyle kopması söz konusudu r. Yani faiz üretken bir uğraşın sonucu değil, verimsiz bir beklemenin sonucudur. Ödünç verenin üretken bir uğraşısının olmaması, ekonomide girişimci faktörünün eksilmesine yol açar. Oysa Kârda bu etken tüm üretim ve pazarlama boyunca canlılığını korumaktadır.

Kâr kâbiliyetlerin kamçısıdır. Girişimci kârını artırmak amacıyla yeni buluşlara gidebilir, yeni ürünlerin ortaya çıkmasını sağlayabilirFaizini bekleyen kişi, her durumda faizini aldığı ve girişimcinin olası zararına karışmadığı için gelir dengesizlikleri meydana gelebilecek, sermaye sahibi önceden belirlenmiş sabit faizini telaşsız, emeksiz ve risksiz elde ederken, girişimcinin zarar etmesi halinde zararına katılacak bir ortağı ve yardımcısı olmadığından yıkılacak, iflas edecektir. Kâr ortaklığı durumunda ise sermaye sahibi girişimcinin zararına katılacağından onun tamamen yıkılmasını önleyecektir. Sonuç olarak faiz her durumda sabit ve risksiz iken kâr değişken ve risklidir.

Kısaca, faizde bir üretkenlik ve faaliyet yok ve her durumda sabit, risksiz ve sadece sermayenin getirdiği bir gelir iken; Kâr, üretkenliğin ve faaliyetin sonucu, her durumda değişken ve sermayenin yeni bir emek ilavesi veya risk unsuruyla beraber getirdiği bir gelirdir.




3-Dünyada Faizsiz Bankaciliğin Gelişimi
Bir finansman müessesesi olarak "Faizsiz Bankacılık" ın dünyada ilk uygulaması Mısır Arap Cumhuriyeti'ndeki Mit Gamr kasabasında yaşanmıştır . Eski devlet başkanı Cemal Abdül Nasır döneminde bütün bankaların devletleştirilmesi akımına karşı alternatif olarak geliştirilen bir deneme sonucunda ortaya çıkmıştır. Mısır köylüsünün (fellah) tarımsal ve ticari ihtiyaçlarını karşılayan ve bunu yaparken "müteselsil kefalet" (tekeffül) felsefesine dayanan, daha çok "venture-capital" (risk sermayesi) ile "para vakfı" karışımı özgün bir modelde çalışan bu kuruluşa "banka" sıfatının verilmesi bugün akademik bir tartışma konusu olmaktadır. Model, hem bankacılığı, hem ticari ortaklığı (kâr ve zarar ortaklığı), hem tekafülü (sigorta) hem "barter" (takas), "icar" (leasing), factoring, vb. alt finansman metotlarını bir arada ve aynı çatı altında, aynı zamanda hayata geçirmiş kendine özgü bir modeldir.

Köy Sandığı kavramına yakın bir metotla faaliyet gösterdiği bilinen bu bankanın fikir babası merhum Dr. Ahmed El-Naggar'dır. Aynı zamanda bankanın hissedarı ve ilk idari personeli arasında bulunan söz konusu Mısırlı eski dışişleri bakanlığı memurunun iktisat geçmişi incelendiğinde, Alman ekonomi tarihinde (Prusya döneminde) görülen "toplumsal kalkınma bankacılığı"na benzer prensiplerden etkilenmiş olduğu ve bunu, çağındaki ve coğrafyasındaki İslâmi ekonomik ve kültürel öğelerle birleştirmeye çalıştığı dikkati çeker. Dr. Ahmed El-Naggare göre islâm bankacılığın amaçları şunlardır:

1. Faizin kesin kaldırılması.
2. Adaleti gerçekleştirip sömürüyü bertaraf etmek.
3. Kazanç için başarı gücü (emeği) teşvik etmek.
4. İslam toplumunda çalışma hayatı ile inanç arasında meydana gelen çatışmayı önlemek.
5. Kazanmak için çalışma ve üretimi şart koşmak.
6. İslami easaslar etrafında birliği ve tesanüdü sağlamak.
7. Faiz geliri yerine, iş karşılığı kâr kazancı koymak.
8. İş sahaları açmalı ve çalışma ortamını geliştirmek.
9. Yardımlaşma emrini yerine getirmekle sevgi ve kardeşliği toplumda yaygın hale getirmek, kin ve düşmanlığı kaldırmak.
10. Zekat dağıtmakla, toplumda birçok sosyal hastalığa çare bulmak ve yoksulluğu ortadan kaldırmak.
Öte yandan, İngiliz hakimiyeti dönemindeki Hindistan'ın Müslüman bölgelerinde (bugünkü Pakistan vb.) görülen bazı "kooperatif bankacılık" uygulamalarının da dünyadaki ilk faizsiz finansman örnekleri arasında sayılması doğru olur. Gelişimi Münferit uygulamalar şeklinde birçok Müslüman toplumda yüzyılımızın başlarından itibaren filizlenmeye başlayan bu hareketin bilinçli, organize ve çağdaş metotlarla hayata geçirilmesi fikri ilk kez merhum Suud kralı Faysal döneminde ortaya çıkmıştır.

Kalkınma sürecinin başındaki tüm ülkelerin kendisine yönelen taleplerini karşılamakta zorlanan Amerika Birleşik Devletleri bu gelişimin İslâm ülkeleri arasında bir an önce örgütlenerek büyük çaplı bir oto-finansman kaynağı oluşturmasını tercih etmiş ve Dünya Bankası (IBRD) modelinde çalışacak birkaç büyük bölgesel banka kurdurarak bu yükün paylaşılmasına önayak olmuştur. Bu amaçla Asya ve Afrika kalkınma bankalarının kuruluşuna paralel olarak Cidde'de kurulan (1975) İslam Kalkınma Bankası'nın gerçekten de İslam ülkelerindeki kamusal projelere yaptığı mali katkılar çok önemli boyutlarda olmuş, fakat ihtiyacı karşılamakta yeterli olmamıştır. Özel sektör projelerine finansman veremeyen İKB' nin bıraktığı boşluğu doldurmak üzere bazı Suudi, Kuveytli, Birleşik Arap Emiri vb. zengin Müslümanların örgütlenmeleri sonucunda 1981'de oluşan "Dar Al-Maal Al-İslâmi" adlı holding, petrol zenginliğini ülkesine çekmeyi düşünen İsviçre'nin Cenevre kentinde kurularak faaliyete geçmiştir. Bunun verdiği cesaret ve know-how birikimi üzerine "Dallah Baraka Gurubu" ve diğer bazı guruplaşmalar sonucunda orta doğudaki Müslüman ülkelerde faizsiz finansman sistemi hızla yaygınlaşmıştır. Uzakdoğu da (Malezya vb.) ülkenin yönetiminde söz sahibi zengin Müslümanların kurduğu banka ve finansman kurumları, Japon kültür ve teknolojisinin imkânları ile birleşince bölgenin büyük bir ekonomik sıçrama yapmasında lokomotif rolü oynamıştır.

Şimdiki durumu halen dünyada 135 müessese "faizsiz" finansman kuruluşu niteliğinde çalışmakta ve yaklaşık 150 Milyar Dolar'dan fazla bir kaynağı işlemektedir . Her yıl yayınlanan istatistik verilerinden anlaşıldığı üzere dünyada en büyük 1000 banka arasında yer alan bankalardan 89 adedi halen İslam ülkelerinde kurulmuş olan ve faizsiz sistemde faaliyet gösteren finansman kurumlarıdır. Dünyanın en büyük bankaları (Örn: Citibank) bu sisteme yakın ilgi duymakta olduklarını ifade ederek bu gelişmenin içinde yer almaya gayret göstermektedirler. Bu ilgi, fiilen bu sistemde çalışan özel bankalar kurmak ve şubeler açmak şeklinde olduğu gibi ayrıca mevcut faizsiz bankalarla ortaklaşa bazı projelere katılmak metoduyla da olabilmektedir.

Faizsiz finansman sistemine batılıların 20 yıl önce yakıştırdığı sıfat, bizlere de ters gelmeyen bir sıfattır: İslâm Bankacılığı... Ancak, faizin "haram" edilmiş olması sadece İslamiyet'te değil fakat tüm semavi dinlerde kabul gördüğü için, asli kültür öğelerine gittikçe daha çok ilgi duyan ve köklerindeki değerleri keşfeden bütün toplumlarda faizsiz bankacılık kavramı özel ve saygın bir yer kazanmaktadır. Kurucusu Prens Muhammed Al Faisal olan ve merkezi Cidde'de (S. Arabistan) bulunan Dünya İslam Bankaları Birliği'nin en belirgin faaliyeti, konvansiyonel (klasik faizli) bankacılık standartlarını ve faizsiz finansman sistemini karşılıklı olarak birbirine adapte ederek iki kardeş sistem arasındaki dil birliğini geliştirmek yönündedir. “İslamî bankacılık,” dünyanın en hızlı büyüyen finans sektörüdür. Halen dünyada faaliyet halindeki 200’den fazla İslamî finans kuruluşu, aktif yatırım büyüklüğü olarak 200 milyar dolarlık bir fon yönetiyor. Ayrıca, bünyelerinde faizsiz bankacılık birimi kuran bankalardan bazıları da şunlardır:
Citibank-ABD, Goldman Sachs-ABD, HSBC- İngiltere, Deutshce Bank-Almanya, Union Bank of Switzerland-İsviçre, Amro Bank-Hollanda, Kleinwort Benson, ANZ Grindlays Avusturalya, United Bank of Kuwait ve Arab Banking Corporation. Dünyanın en büyük bankaları olan bu kuruluşların hepsi, teşkilatlarında ‘faizsiz’ bankacılığa yer vermiş bulunuyorlar. İslamî bankacılığa başlayan bu tür bankaların listesi her geçen gün uzamaktadır.
4-Türkiye’deki Gelişim
1975 yılında İslam Kalkınma Bankası'nın kurucu üyeleri arasında yer alan Türk Hükümeti 1984'te sermaye payını arttırarak bu kuruluşun en büyük ortaklarından biri haline gelmiş ve bu bankanın yönetim kurulunda sürekli üye bulundurma hakkını elde etmiştir . Böylece Türkiye, 56 İslam ülkesi arasında iktisadi işbirliği programlarının gerçekleştirilmesinde, dış ticaretin artışında, altyapı yatırımlarının desteklenmesinde, özel sektörün teşvik edilmesinde ve çeşitli finansman tekniklerinin geliştirilmesinde büyük rol oynayan, dünyanın önde gelen finans kuruluşlarından biri olarak bilinen İslam Kalkınma Bankası bünyesindeki etkinliğini arttırma imkanı elde etmiştir.

Bunun yanı sıra , tasarruflarını faizsiz sisteme uygun olarak değerlendirmek isteyen vatandaşlarımıza, küçük ve orta boy işletmelerimize hizmet vermek amacıyla 1975'te kurulan ve 1988 yılında Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. adını alan Devlet Sanayi İşçi Yatırım Bankası'nın (DESİYAB) ülkemize bu konuda önemli tecrübeler kazandırdığı söylenebilir. Böylece ulusal ve uluslararası düzeydeki iktisadi ve siyasi gelişmelerin yanı sıra ilmi faaliyetlere paralel olarak Türkiye'de Faizsiz Bankacılık Sistemine yer verecek olan ön adımlar atılmaya başlanmıştır.

Tüm bu gelişmelerin ötesinde faizsiz bankacılığın esasen başlangıç tarihi 1983 yılıdır. 16.12.1983 tarih 83/7506 sayılı kararname ile Özel Finans Kurumları'nın temeli atılmıştır. Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren döneminin başbakanı Bülent Ulusu'nun hazırladığı ve Turgut Özal'ın ilk başbakanlık günlerinde kabul edip hayata geçirdiği bu yeni bankacılık anlayışının esas amacı, ekonomiye katılamayan mali değerleri yastık altından çıkararak yabancı sermaye ile birlikte milli ekonomimizin emrine tahsis etmektir . 25 Şubat 1984 tarihinde 18323 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğ ile sistemin ayrıntıları düzenlenmiştir. Daha sonra çıkarılan çeşitli tebliğ ve düzenlemeler sonucunda bu sistemin yasalar ve mevzuat bakımından alt yapısı tamamlanmıştır.

Türk toplumu tarafından kısa sürede benimsenen Özel Finans Kurumları topladıkları fonlar, iş hacimleri ve proje kapasiteleri yönünden hızlı bir gelişme göstermişlerdir. Sırayla, Albaraka Türk Özel Finans Kurumu A.Ş. 1985'te, Ülker grubu ortaklığı ile Faisal Finans Kurumu A.Ş. 1985'te (daha sonra ismi Family Finans Kurumu olarak değiştirilmiş olup 2005 yılında Anadolu Finans Kurumu ile birleşip Türkiye Finans adını almıştır), Kuveyt Türk Evkaf Finans Kurumu A.Ş. 1989'daAnadolu Finans Kurumu A.Ş. 1991'de, İhlas Finans Kurumu A.Ş. 1995'de, Asya Finans Kurumu A.Ş.ise 1996'da, kurulmuştur. Böylece Türkiye'deki faizsiz bankacılık sisteminin temel müesseseleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan ilk üç tanesi yabancı sermaye ağırlıklı iken sonra gelenler tamamen yerli sermaye ile kurulmuş ve piyasaya girmişlerdir.

Özel Finans Kurumları’nın faaliyetleri, 1999 yılında Bankacılık Kanunu kapsamına girinceye kadar geçen süreçte bir yandan Bakanlar Kurulu Kararları, diğer yandan ise Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı’nın tebliğleri ile yürütülmüştür. Fakat bu tarihten sonra 19 Aralık 1999 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 4491 sayılı Kanun ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu kapsamına alınmışlar ve 5411 sayılı kanun ile de tüm faaliyetleri ve denetimleri bankalarla aynı kapsama getirtilmiştir. Bu Kanuna göre özel cari ve katılma hesapları yoluyla fon toplamak ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye'deki şubelerini.

5-Kaılım Bankacılığın İlkeleri

Burada Katılım Bankacılığın İlkelerini Bahs Edeceğim Faiz neden islamda haramdır kaç ayat Kürani Karimden işaret edeceğim daha sonrası kanuni ilkeler BDDK.TBK.SPK açılarınnan Katılım Bankacılığa bakacağım.

5-1-Şeriat İkeleri

SURE BAKARA AYET 245
مَنْ ذَالَّذی یُقرِضُ الله قَرْضاً حَسَناً فَیُضاعِفَهُ لَهُ اَضْعافاً کَثیرَةً
Kimdir o adam ki Allah’a güzel bir borç versin de Allah da ona kat kat fazlasıyla(verdiğini) ödesin.Allah (rızkı) kısar da açar da.Hep O’na döndüreleceksiniz .

SURE RUM AYET 39
وَما اتَیْتُمْ مِنْ رِباً لِیَرْبُوا فی اَموالِ النّاسِ فَلایَرْبُوا عِنْدَالله
İnsanların malları içinde artması için verdiğiniz faiz (malı) Allah katında artmaz. Ama Allah’ın yüzünü (O’nun rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat (a gelince):işte (onu verenler sevaplarını ve mallarını) kat kat artıranlardır.

SURE NİSA AYET 161
وَ اَخْذِهِمُ الرّبوا و قدنهُوا عَنْهُ وَ اَکْلِهِمْ اَمْوالَ النّاسِ بِالْباطلِ وَ اَعْتَدْنا لِلْکافِرینَ مِنْهُمْ عَذاباً اَلیماً
Men edildikleri halde faiz almalarından ve haksız yere insanların mallarını yemelerinden ötürü (böyle yaptık).İçlerinden inkar edenlere de acı bir azab hazırladık.

SURE TAĞABON AYET 17
اِنْ تُقْرِضُوااللهَ قَرضاً حَسَناً یُضاعِفْهُ لَکُمْ وَ یَغْفِرْ لَکُمْ وَ اللهُ شَکُورٌ حَلیمٌ
Eğer allah(rızasın)a güzel borç veriseniz allah onu sizin için kat kat yapar ve size bağışlar.allah karşılık verendır halimdir(ceza vermekte acelecı değidir).

SURE HADİD AYET 18
اِنَّ الْمُصَّدِّقینَ وَالمُصَّدِّقاتِ وَ اَقْرَضُوا اللهَ قَرضاً حَسَناً یُضاعفُ لَهُمْ وَ لَهُمْ اَجْرٌ کَریمٌ
Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve allaha güzel borc verenler (allah rızası için yoksullara borç verenler yahut mallarınını allah için uygun yerlere sarfedenler) işte onlar onlara (verdikleri) kat kat yapılır (kendilerine verdiklerinin kat kat fazlası ödenir) ve onlar için değerli bir mükafat da vardır.

SURE BAKARA AYET 278,279
یا اَیُهَا الَّذینَ آمَنُوا اتَّقُواللهَ وَ ذَرُوا ما بَقِیَ مِنَ الرِّبوا اِنْ کُنْتُم مؤمِنینَ، فَاِن لَمْ تَفْعَلوا فَاذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَاللهِ وَ رسُولِه
Ey inananlar Allah’tan korkun eğer inanıyorsanız faiziden (henüz alınmayıp) geri kalan kısmı bırakın (almayın). Eğer böyle yapmazsanız Allah ve elçisiyle savaşa girdiğinizi bilin. Tevbe ederseniz ana malınız sizindir. Ne haksızlık edersiniz ne de haksızlığa uğratılırsınız.

SURE BAKARA AYET 276
یَمْحَقُ اللهُ الرّبوا و یُرْبی الصَدقاتِ وَاللهُ لا یُحِبُّ کُلَّ کَفّارِ اَثیم
Allah faizi mahveder sadakaları artırır. Allah hiçbir günahkar nankörü sevmez.

5-2-Kanuni ilkeler

Ekli “Türkiye Katılım Bankaları Birliği Statüsü”nün yürürlüğe konulması; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun teklifine dayanan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığının 23/1/2006 tarihli ve 110 sayılı yazısı üzerine, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 81 inci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 3/2/2006 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Ekli “Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Özel Cari Hesaplar Dahil Bu İşlemlerde Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Karar”ın yürürlüğe konulması; Devlet Bakanlığı’nın 12/10/2006 tarihli ve 3065 sayılı yazısı üzerine, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 144 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 16/10/2006 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Mevduat ve kredi faiz oranları ve katılma hesapları kâr Ve zarara katılma oranları ile özel cari hesaplar Dahil bu işlemlerde sağlanacak diğer menfaatler Hakkında karar
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Kararın amacı; bankaların kredi verme işlemleri ve mevduat kabulünde uygulayacakları faiz oranları ile katılma hesaplarında uygulayacakları kâr ve zarara katılma oranlarını ve mevduat, kredi ve katılım fonları işlemlerinde sağlanacak diğer menfaatlere ilişkin esasları belirlemektir.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Karar, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 144 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Faiz oranları ile kâr ve zarara katılma oranları
MADDE 3 – (1) Bankaların mevduata ve kredilere uygulayacakları faiz oranları ile katılma hesaplarına uygulayacakları kâr ve zarara katılma oranları ve bu oranların kısmen veya tamamen serbest bırakılması Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca yayımlanacak tebliğlerle düzenlenir. Bankalar mevduata peşin faiz veremezler.
Diğer menfaatler
MADDE 4 – (1) Mevduata faiz dışında, katılma hesaplarına ise kâr payı dışında menfaat temin edilemez. Mevduat ve katılım fonu sahipleri lehine verilecek özel sigorta teminatı ve operasyonel işlemlerin tamamlanması için gereken tutarın ödemeden önce belirli bir hesaba yatırılması haricinde belirli bir mevduat veya katılım fonu bakiyesinin bankada tutulması zorunluluğunun bulunmaması kaydıyla maaş ödeme ve/veya belirli hizmetlerin sunulması kapsamında yapılan protokoller uyarınca anlaşma yapılan kurumlara ve/veya kurum çalışanlarına sağlanacak ayni veya nakdi menfaatler bu düzenlemenin dışındadır.
(2) Bankaların kredi işlemlerinde sağlayacakları faiz dışındaki diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ile azami miktar ya da oranları ve bunların kısmen veya tamamen serbest bırakılması Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca yayımlanacak tebliğlerle düzenlenir.
Bildirme ve ilan
MADDE 5 – (1) Bankalar, mevduat ve kredi faiz oranları ile katılma hesapları kâr ve zarara katılma oranlarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca yayımlanacak tebliğler ile belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde bu Bankaya bildirmek ve ilan etmek zorundadırlar.
Faiz oranları ile kâr ve zarara katılma oranlarının değiştirilmesi
MADDE 6 – (1) Mevduat faiz oranları ile katılma hesapları kâr ve zarara katılma oranlarının değiştirilmesi halinde evvelce açılmış mevduat hesaplarına uygulanan faiz oranları ile katılma hesaplarına uygulanan kâr ve zarara katılma oranları vadeleri sonuna kadar değiştirilemez.
(2) Kredi faiz oranları, açılmış ve açılacak kredi hesaplarına ilan tarihinden itibaren uygulanabilir.
Vadesinden önce para çekilmesi
MADDE 7 – (1) Bankaların onayı ile vadesinden önce çekilen vadeli mevduata vadesiz mevduat faiz oranı uygulanır. Katılım bankalarının onayı ile vadesinden önce çekilen katılma hesaplarında ise hesap sahibine, hesabın ait olduğu vade grubunun hesabın kapatıldığı tarihte kâr göstermesi durumunda o güne kadar hesap sahibince yatırılmış olan tutar kadar, zarar göstermesi durumunda ise birim hesap değeri kadar ödeme yapılır.
Karar ve tebliğlere aykırılık
MADDE 8 – (1) Bu Karar ve bu Karara ilişkin olarak çıkarılan tebliğlere aykırı işlem yapılması halinde ilgililer hakkında 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 146 ncı maddesi hükümleri uygulanır.
Yürürlükten kaldırılan Kararname
MADDE 9 – (1) 4/2/2002 tarihli ve 2002/3707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı yürürlükten kaldırılmıştır.
Başlamış işlemler
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Kararın yayımı tarihinden önce başlamış uygulamalar, ilgili karar ve yönetmelik hükümlerine tabidir.
Yürürlük
Madde 10 – (1) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 11 – (1) Bu Karar hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

B.D.D.K BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Katılım bankalarınca finansman sağlama yöntemleri
MADDE 19 – (1) Kanunun 48 inci maddesinin ikinci fıkrasında kredi sayılacağı belirtilen finansman yöntemlerine ilişkin usul ve esaslar aşağıda belirtilmiştir.
a) Kurumsal Finansman Desteği: Katılım bankası ile fonu kullanacak işletme arasında akdedilecek sözleşme dahilinde, işletmenin ihtiyaç duyduğu her türlü emtia, menkul kıymet, gayrimenkul, hak ve hizmet bedelinin satıcıya ödenmesi koşuluyla işletmenin borçlandırılması işlemidir. Bu yöntemle kullandırılacak fonlarla ilgili alım satıma ilişkin belgenin bir suretinin katılım bankasınca muhafazası zorunludur.
b) Bireysel Finansman Desteği: Bireysel ihtiyaçlar için, gerçek kişi alıcıların doğrudan satıcılardan aldıkları mal veya hizmet bedelinin, katılım bankası tarafından satıcıya ödenmesi koşuluyla alıcının borçlandırılması işlemidir. Bu yöntemle kullandırılacak fonlarla ilgili alım satıma ilişkin belgenin bir suretinin muhafazası zorunludur.
c) Kâr-Zarar Ortaklığı Yatırımı: Katılım bankalarınca gerçek ve tüzel kişilerin tüm faaliyetlerinden veya belirli bir faaliyetinden veya belirli bir parti malın alım satımından doğacak kâr ve zarara katılmak üzere bu kişilere fon kullandırılması işlemidir. Bu yöntem ile fon kullandırmak için, fonu kullanacak olan gerçek ve tüzel kişilerle ek-5’te yer alan örneğe uygun "Kar-Zarar Ortaklığı Yatırım Sözleşmesi" düzenlenir. Bankalar, fon kullandırdığı gerçek ve tüzel kişilerin kâr ve zararına, sözleşmede belirlenen oranlarda katılır."Kâr-Zarar Ortaklığı Yatırım Sözleşmesi"nde, bankaların kâr ve zarardan alacağı pay ve varsa alacağı teminatlar açıkça gösterilir. Bu sözleşmede, projenin kârlılığından bağımsız olarak önceden belirlenmiş tutarda kâr garanti edilmesine dair hükümler yer alamaz.
ç) Finansal Kiralama: Taşınır ve taşınmaz malların 10/6/1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununun ilgili hükümleri çerçevesinde, katılım bankası ile kalkınma ve yatırım bankası tarafından temin edilerek kiraya verilmesidir.
d) Mal Karşılığı Vesaikin Finansmanı: Katılım bankası ile fon kullanan arasında düzenlenecek yazılı bir sözleşme dahilinde, mal karşılığı vesaik mukabilinde fon kullandırılması işlemidir.
e) Ortak Yatırımlar: Kanunun 56 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki sınırlamalar dikkate alınmak kaydıyla, gelişme potansiyeli taşıyan ve kaynak ihtiyacı olan şirketlerin sermayelerine, taraflar arasında düzenlenecek sözleşme hükümleri çerçevesinde edinilecek ortaklık paylarının en fazla yedi yıl içinde halka arz yoluyla elden çıkarılması şartıyla, katılım bankalarınca iştirak edilmesi veya belirli bir yatırımın finansmanı amacıyla oluşturulacak fonlara katılınmasıdır. Sermayeye iştirak şeklindeki yatırımlar için düzenlenecek sözleşmelerde, sermayesine iştirak edilen şirketin yönetimi hususu başta olmak üzere tarafların hak ve yükümlülükleri ile sermayenin halka arz edilmesi sürecine ilişkin hükümlere yer verilmesi zorunludur.

SPK 37 ve 38inci Maddeleri
Yatırım fonları
MADDE 37 – (Değişik: 29/4/1992 tarihli ve 3794 sayılı Kanun md. 27 ile) Bu Kanun hükümleri uyarınca halktan katılma belgeleri karşılığında toplanan paralarla, belge sahipleri hesabına, riskin dağıtılması ilkesi ve inançlı mülkiyet esaslarına göre sermaye piyasası araçları, gayrimenkul, altın ve diğer kıymetli madenler portföyü işletmek amacıyla kurulan mal varlığına Yatırım Fonu adı verilir.
Fonun tüzel kişiliği yoktur; ancak mal varlığı kurucunun mal varlığından ayrıdır. Kurucu, fonu, yatırım fonu katılma belgesi sahiplerinin haklarını koruyacak şekilde temsil eder, yönetir veya yönetimini denetler. Fon varlığının korunması ve saklanmasından kurucu sorumludur. Kurucu ile katılma belgesi sahipleri arasındaki ilişkilere bu Kanunda ve ilgili mevzuatta hüküm bulunmayan hallerde Borçlar Kanununun Vekalet Akdi hükümleri uygulanır.Yatırım fonu ve yatırım ortaklığı portföylerinde bulunan taşınmazlarla, taşınmaza dayalı senetlerin tescil, şerh ve diğer tapu işlemlerinin yerine getirilmesine ilişkin esaslar, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün bağlı olduğu bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.
Yatırım fonları kuruluş ve faaliyet şartları
MADDE 38 – (Değişik: 29/4/1992 tarihli ve 3794 sayılı Kanun md. 28 ile) Yatırım Fonu kurmak için, kurucunun Yatırım Fonu içtüzüğünü hazırlayarak, bunun noterden tasdikli bir örneği ve Kurulca belirlenecek diğer belgelerle birlikte, Kurula izin için başvurması zorunludur. Banka ve sigorta şirketlerinin yatırım fonu kurmak üzere Kurula başvurmaları halinde Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın görüşü alınır.Fon yönetimi ve saklama hizmetlerinin farklı kurumlarca yürütülmesine Kurul tarafından karar verilebilir.
Bankalar, sigorta şirketleri, aracı kurumlar, kanunlarında engel bulunmayan emekli ve yardım sandıkları ile 506 sayılı Kanunun geçici 20'nci maddesi uyarınca kurulmuş olan sandıklardan, Kurulun tebliğle belirleyeceği esaslara uyanlar Yatırım Fonu kurabilirler.Kurul;
a) Fonun kuruluşu, fonun asgari tutarı, fon türleri itibariyle portföylerde bulundurulabilecek kıymetleri ve portföy sınırlamaları, değerleme esasları, fon karının tespiti ve dağıtımı ile fonun faaliyet ve yönetim ilkelerini, birleşmesini, sona ermesini ve tasfiyesini,
b) Fon içtüzüğünün, yönetim ve saklama sözleşmelerinin düzenlenmesini, kapsamını, değiştirilmesini, tescil ve ilanını, katılma belgelerinin değerine, ihraç ve geri satın alma fiyatlarının hesaplanmasına ve ilanına, alım satım ilkelerine ilişkin esasları,belirler.Fon mal varlığı rehnedilemez, teminat gösterilemez ve üçüncü şahıslar tarafından haczedilemez.Fon kurucusu veya yöneticisinin iflası veya tasfiyesi halinde Kurul gerekli tedbirleri almaya yetkilidir.

II.İSLAMİ ENSTUMANLAR

1-Fon Toplama Yöntemleri
Katılım fonu: Katılım bankaları nezdinde açtırılan gerçek ve tüzel kişilere ait özel cari hesap ve katılma hesaplarında yer alan parayı ,Fon toplama yöntemleri yukarıda da belirtildiği gibi cari ve katılma hesapları olarak ikiye ayrılmaktadır. Bunların detayına aşağıda değinilmiştir.

1-1-Cari Hesaplar
Gerçek veya tüzel kişiler tarafından açılan istenildiği zaman tamamen veya kısmen geri çekilme özelliği taşıyan karşılığında faiz veya kar ödenmeyen hesaplara cari hesap adı verilmektedir. Bu hesaplar TL veya döviz cinsinden açılabildikleri gibi, hesabın açılışı esnasında müşterinin pazarlık şansı olmamaktadır. Cari hesapların taraflara yükleyeceği sorumluluk ve sağlayacağı yararlar kanun koyucu veya banka tarafından belirlenir.

Vadesiz mevduatın bankalar için olduğu gibi cari hesaplar da Katılım Bankaları için maliyetsiz kaynaklardır. Bu kaynakların tüm kaynaklar içerisindeki payının arttırılması Katılım Bankalarının kaynak maliyetini düşürecek ve finansmanlarındaki karlılıklarını geriye çekebilme imkanını verecektir.

1-2-Katılma Hesapları
Katılma hesabı: Katılım bankalarına yatırılan fonların bu kurumlarca kullandırılmasından doğacak kâr veya zarara katılma sonucunu veren, karşılığında hesap sahibine önceden belirlenmiş herhangi bir getiri ödenmeyen ve anaparanın aynen geri ödenmesi garanti edilmeyen fonların oluşturduğu hesapları.

Faizsiz bankacılık yapan bankalarda Kar ve Zarara Katılma Hesabı akdi çerçevesinde açılan hesaplara Katılma Hesabı adı verilir. Tasarrufunu faizsiz bankaya yatırarak katılma hesabı açtıran kişi vade sonunda ne miktarda kar payı alacağını önceden bilemez. Hatta karın yanında anaparanın da aynen ödeneceği garantisi verilmemektedir. Hesap sahibinin talep hakkı ve Katılım Bankası’nca ödeme yükümlülüğü birim hesap değeri tutarınca olmaktadır. Birim hesap değeri hesap sahibinin katılma belgesinde yer alan hesap değeri sütunundaki en son değerin Katılım Bankası’nca açıklanan birim değeri ile çarpılması ile ortaya çıkmaktadır.

Tasarruf sahibinin Katılım Bankaları’na yatırdığı para, bu kurumlarca projelerde kullanılmak üzere yatırımcılara piyasa şartları içerisinde oluşan kar oranları ile belirli bir vade için kullandırılır. Vade sonunda elde edilen getiri, yani kar, örneğin % 80’i tasarruf sahibine, % 20’si kuruma olmak üzere dağıtılır. Görüldüğü gibi, faizin aksine kar payı esasına göre çalışan sistemde anaparanın vade geldiğinde ne kadar kazandıracağı belirli değildir. Kaldı ki, kredilendirilen projelerden zarar edilmesi de ihtimal dahilindedir. Faizli sistemde ise bu mümkün değildir, vade geldiğinde önceden taahhüt edilen tutar mutlaka anapara sahibine ödenmelidir.

Yukarıda belirtildiği gibi, dağıtılacak karları önceden açıklamak hiçbir şekilde mümkün değildir. Gazetelerde yada şubelerde ilan edilen kar payları ileriye yönelik dağıtılacak karları gösteren bir tablo değildir. Açıklanan rakamlar bir önceki hafta sonu itibariyle vadelere göre oluşmuş ve dağıtılmış kar paylarını göstermektedir. Müşterileri bilgilendirmek amacıyla ilan edilmekte olup ileriye yönelik bir taahhüt değildir.

2-İSLAMI KREDI YÜNTEMLERI

1-Mudaraba (Kâr Paylaşımı)
Sermaye benzeri fon kullanımlarından birincise Mudaraba finansmanıdır. Bu metotta banka, projenin bütün masraflarını karşılar. Başka bir ifadeyle, yapılan yatırımdaki tüm sermayenin sahibi bankadır. Fon kullanan müşteri ise, işe emek ve ustalığını koyar. İslam Bankalarının üçüncü kişilere fon kullandırması müşterek mudaraba anlaşması içinde cereyan eder. Bu anlaşma içinde üçüncü kişilerle mudaraba anlaşması kurduğunda İslam bankası rabbü’l-mal (sermayedar), fon kullanan ise mudarib durumundadır. Mudarib’in söz konusu işte sadece emek ve ustalığını kullanır.

Fonu kullanacak müşterisiyle mudaraba anlaşmasını yaptığı sırada İslam bankası isteyeceği kâr oranını da müşterisine bildirir. Kullanılacak fonun miktar ve şartlarına göre İslam Bankası müşterilerden değişik kâr payları isteyebilir. Bu yöntemle fon kullandırmak ve malî destek sağlamak, proje uygulama alanına, başka bir ifadeyle piyasaya yeni giren, yetenekli fakat Malî kaynaktan mahrum girişimci kimselerin bu yeteneklerinden istifade etme amacına en uygun düşen yoldur.
Yetenekli ve başarılı kişiler, emin ve güvenilir olmaları halinde İslam Bankalarından mudaraba usulüyle fon kullanabilirler. Mudaraba usulü daha çok ticaretin finansmanında kullanılır. Bu ticaret dahili ve harici olabilir. Teşebbüs sonucu elde edilen kâr daha önceden belirlenen oranlarda banka ile müşterileri arasında paylaştırılır. Kâr ve zararın eşit olması halinde banka sermayesini aynen geri alır. Bu durumda ne bankaya ne de müşteriye kâr düşer. Zarar halinde ise, bu zararı banka tazmin eder. Müşteri geçen süre içinde boşa çalışmış olmakla zaten yeterli derecede zarara uğradığından, onun da zararı emeğiyle telafi etmesi yeterli görülmüştür. Fakat zararın meydana gelmesinde müşterinin kasıt ve ihmali varsa, bu zarar kendisine tazmin ettirilir. Bununla beraber banka, zarar ihtimallerini ortadan kaldırmak veya asgariye indirmek için gerekli tedbirleri alır. Bu amaçla, sermayeye muhtaç bir şekilde elindeki projesiyle gelen müşterinin bu projesini çok yönlü olarak etütlere tabi tutar, yani fizibilitesini yapar. Projeye uygun ve kârlı görmesi halinde banka müşterisine fon kullandırır. Kötüye kullanma ihtimallerine karşı banka müşterisinden alım-satım işlerinin düzenli bir şekilde hesabının tutulmasını isteyebilir. Ayrıca müşterilerin kötüye kullanma eğilimlerini ortadan kaldırmak için beklenen miktarda kâr yapamayan kişilere fon kullandırmama yoluna başvurabilir.

2-Muşaraka (Kâr-Zarar Paylaşımı)
Muşaraka yani iştirak etme, bir işletmenin sermayesine katılma ona ortak olmak anlamına gelmektedir. Bu faaliyet türünde esas olarak hem sermaye hem de ortaklığı öngörülür. Sermayedar, bir işletmeye sermaye koyar, ortak olur, karı ve zararı paylaşır. Muşarakanın mudarabadan farkı mudarabada etkin olmayan bir sermayedar diğer tarafta emeğini, tecrübesini ortaya koyan bir girişimci olduğu halde; muşaraka hem sermayedar hem de girişimcinin etkin olduğu bir ortaklıktır. Ayrıca mudarabada mali zararın sermayedara ait olmasına karşılık muşarakada zarar paylaşılmaktadır.
Muşaraka, yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılabileceği gibi sermaye ortaklığı demektir. Finans kuruluşları bazı projeler için kendi öz sermayesi ile vadesi uygun olan katılım fonundan da sermaye koyarak yatırım yapabilir. Örneğin, 100 milyon kendi öz sermayesinden 100 milyon da mevduat sahiplerine ait fondan alarak ticaret işinde kullanır. Burada kar, anlaşma esaslarına göre paylaşılırken, zarara sermaye oranlarına göre katlanılır. Muşarakanın hükümlerine aşağıda değinilmiştir:
1-İştigal sahası için herhangi bir sınırlama yoktur. Vekalet üzerine kurulduğundan süreli veya süresiz de kurulabilir.
2-Bu şirkette kefalet olmadığı için ortaklık kapsamı daha geniştir. Gayrimüslimlerle de kurulabilir.
3-Sermaye ve kar en temel unsurlardır. Konan sermayenin eşit olması gerekmez. Kar oranı taraflar arasındaki anlaşma ile tespit edilir. Sermaye oranına bağlı değildir. Kar oranı tayin edilmezse bu tür bir şirket kurulmamalıdır.
4-Maharetli ortağa daha fazla kar payı öngörülebilir.
5-Zararlar konan sermayelere göre paylaşılır.

3-Quard Hasan (Faizsiz Borç)
Modern anlamdaki İslami finanstan önce yaygın olarak kullanılan bu uygulamada, borç veren finansal sıkıntıda olan borçlusuna herhangi bir getiri talep etmeden, diğer bir deyişle faizsiz olarak borç vermektedir . Taraflar arasında yapılan sözleşmelerde geri ödeme, verilen borç miktarına eşit olmaktadır. Ancak, borçlu isterse daha fazla ödeme yapabilir fakat bu ödemenin sözleşmede yer almaması gerekmektedir. Zira bu uygulamada, kârdan ziyade sıkıntıda olan birine yardım etme, hayırseverlik esastır.

Quard hasanın İslami finansta uygulaması ise biraz daha farklı şekillenmiştir. Banka bireysel veya kurumsal müşterisi ile yaptığı quard hasan sözleşmesinde, belirli bir teminat altında kredi vermektedir. Banka ayrıca, bu tür kredilerde, kredi miktarından bağımsız olarak (ek ödemenin faiz niteliği taşımasından kaçınmak için) bir miktar ücret alır.
4-Murabaha (Maliyet ve Kâr Paylı Satış)
Bu yöntemde müşterinin ihtiyaç duyduğu hammadde, makine v.s. onun namına satın alınır ve üzerine bir kar koyarak müşteriye devredilir. Mal bedeli müşteri tarafından Bankaya taksitler halinde geri ödenir.
Murabahanın örtülü faizi içerdiği, normal ticarette bulunması gereken risk faktörünü içermediği, getirinin önceden belli olması nedeniyle ticarî kârdan ziyade faize benzediği ileri sürülmektedir. Bu tenkitleri haklı görmenin mümkün olmadığını düşünmekteyiz. Şöyle ki;
1-Murabaha şekil olarak sipariş üzerine yapılan bir ticarettir ve bu şekilde ticaret her piyasada yaygın bir uygulamadır.
2- Fiyatlamada kullanılan maliyet artı yöntemi normal ticarette sık kullanılan bir metottur. Ticarette satıcının maliyetin üzerine belirli bir yüzde kar payı koyması son derece olağandır. Yani kar marjı önceden bellidir.
3-Murabahanın normal ticaretteki riski içermediği iddiası da doğru değildir. Çünkü aynen normal ticarette olduğu gibi alıcının (müşterinin) ödememe riski vardır. Buna literatürde piyasa riski veya karşı taraf riski denir.
4-Murabahadaki vade farkının diğer bankalardaki faiz oranı civarında seyretmesi nedeniyle aslında örtülü faiz olduğu çok tenkit edilen hususlardan biridir.
Bence bu eleştiri de yersizdir. Çünkü piyasadaki her tüccar, peşin fiyatın üzerine vade farkını koyarken enflasyon oranını hesap etmek zorundadır. Bu oranın altındaki vade farkı satıcıyı zarar ettirir. Aynı şekilde Katılım Bankalar da murabaha işleminde maliyet bedelinin üzerinde en az enflasyon oranı kadar vade farkı koymak durumundadır. Enflasyon oranı ise faiz oranını belirleyen başlıca unsurdur ve faizle az çok paralel seyreder. Dolayısıyla vade farkı ile faiz oranının birbirine yakın olması doğal, hatta ekonomik bir zarurettir.
Bu nedenle, vade farkının faiz oranına yakın olması murabaha işlemine faizli işlem niteliğini kesinlikle kazandırmaz. Yukarıda belirttiğimiz gibi; özel finans kurumları faize dayalı bir ekonomide faaliyet göstermektedirler; fon kullandırmadaki fiyatlamaların mevcut faiz oranından etkilenmemesi mümkün değildir.
5-İcara (Finansal Kiralama)
İcara, bir gayrimenkulun, makinenin veya elle tutulur bir aygıtın kiraya verilmesidir. Kiraya verilen varlık kira verene belli süre için menfaat sağlamaktadır. Burada bir iş sahibinin üretim veya faaliyetlerine devamı için gerekli bir aracın veya taşınmaz bir varlığın Katılım Banka’ca satın alınarak üreticiye veya destek isteyene kiralanması hususu bulunmaktadır. Üretici söz edilen aygıtı bir süre kullanmasına karşılık belli bir kira ödemektedir. Ödenecek kira bedeli genellikle kiraya verenin amortisman giderlerini karşıladıktan sonra belirli bir kar payını da kapsayacak şekilde tespit edilmektedir.
Katılım bankası bu yöntem ile yukarıda adı geçen varlıkları satıcıdan satın alarak kira verene belli bir dönem için kiralamakta ve kira akdinin sonunda malın mülkiyetini kiracıya devretmektedir. Bu açıklamalar göstermektedir ki, bugün tüm katılım bankalarının ve leasing kurumlarının kullandığı finansal kiralama yöntemi bu anlatılan yönteme benzemektedir. Ülkemizde 1985 yılında yürürlüğe giren 3226 sayılı finansal kiralama kanunu ile birlikte devletin yatırım mallarına KDV avantajları sağladığını ve yatırımcı ile üreticileri desteklediğini görmekteyiz. Finansal kiralamaya genel çerçevede bakmak istediğimizde aşağıdaki hususlara sahip olduğunu görebiliriz:
1-Malın mülkiyeti kiraya verende malın kullanım hakkı kira ödeyende kalmaktadır.
2-Vadeli bir finansman tekniğidir.
3-Malın tüm bakım, onarım, sigorta vb. masrafları kiracıya ait olmaktadır
4-Sadece amortismana tabi olan mallar kiralanabilmektedir. Fakat bunun yanında yedek parça, sarf malzemesi gibi tüketilen mallar ile know how, patent, lisans vb. gayri maddi haklar kiralama konu olamamaktadır.
5-Türkiyede de yapılageldiği gibi gayrimenkul de bu yönteme konu olabilmektedir.
6-1985 yılında çıkartılan yasaya göre minimum sözleşme süresi 4 yıl ile sınırlandırılmış durumdadır. Fakat bu düzenlemeye ilaveten çıkartılan bir çok tebliğ ve yönetmelik ile bu sürenin bir çok mal için indirildiğini görmekteyiz.
7-Finansal kiralama ile alınan bir yatırım malı veya gayrimenkul için KDV oranı %1 ile sınırlandırılmış durumdadır.
8-Finansal kiralama ile kiralanan mala ilişkin kiralar gider sayıldığı için vergi avantajı sağlanmaktadır.

6-Salam (Ön Ödemeli Satış)
Salam, teslimi ilerde yapılacak olan ön ödemeli satış sözleşmesidir. Genellikle tarımsal ürünlerin finansmanında bu yöntem uygulanır. Salam diğer yöntemlere göre daha kısa vadeli finansmanlarda kullanılır. Kontrat sırasında ön ödeme yapılır. Ancak, kalitesi veya miktarı belirlenemeyen mallarda bu yöntem uygulanamaz. Sözleşmede teslim tarihi belirtilir.

İslami bankalar iki farklı salam sözleşmesi ile birinde mal satın alan konumundayken, diğer salam sözleşmesinde komisyon koyarak malı tekrar müşterisine satabilir. Ayrıca, banka isterse malı salam sözleşmesi ile alıp, murabaha (veya başka yöntem) sözleşmesi ile taksitli olarak da satabilir.

7-Wakala (Vekalet)
Wakala bir çeşit acentelik sözleşmesidir. Wakala sözleşmesinde bir proje veya iş için diğer tarafa (acente) vekalet verilir . Yapılan sözleşmede, vekalet veren taraf, işin başarılı sonuçlanıp sonuçlanmamasından bağımsız olarak, sabit bir ücret öder.İslami finansta wakala sözleşmeleri ağırlıklı olarak yatırım hizmetlerinde kullanılır. Kişi veya kurum, yatırımlarını yönlendirmesi için bankaya vekâlet verir. Bunun için bir yönetim ücreti öder. Kâr veya zarar doğrudan yatırımcıya aktarılır. Bu yöntem genellikle İslami yatırım fonlarında kullanılır.

8-İstisna (Satış Emri)
İstisna, genelde inşaat sektöründe gerçekleştirilecek projelerde iki taraf arasında yapılan iş sözleşmesidir . İstisnada bir taraf proje için gerekli ürünleri alırken, diğer taraf üretimi yapar.
İslami bankalar büyük altyapı projelerini finanse etmek için son dönemlerde bu yönteme başvurmuşlardır.Salamda olduğu gibi, istisnada da malı satan tarafın söz konusu mala sahip olması gerekir.Alımı yapılacak ürünler istisnaya konu olan projede kullanılır. Salamda sözleşme sırasında ön ödeme yapılırken istisnada ödeme ertelenebilir. Aynı şekilde salamda teslim tarihi kesin olarak belirlenirken, istisnada bu gerekli değildir.

İslami bankalar salam yönteminde olduğu gibi, projelerde iki farklı istisna sözleşmesiyle tarafları birleştirebilir. İlk sözleşmede banka, ürünleri satın alan tarafla ödeme koşullarını belirten bir anlaşma yapar. İkincisinde ise banka, ürünlerin tedarikçisiyle sözleşme yapar.Banka genellikle ürünleri peşin öder, üzerine kâr payı koyarak ürünü alan tarafa taksitle satar.

9-Sukuk (Varlığa Dayalı İslami Menkul Kıymetler)
Sukuk (ﺼﻛﻮﻚ) Arapça “Sak” kökünden gelmektedir. Sak (ﺼﻚ), kelime anlamı olarak sertifika veya vesika anlamlarını içinde barındırır. Sukuk ise Sak’ın cemisi (çoğulu) olduğundan Saklar, Sertifikalar anlamına gelir. Arap piyasalarında Bono ve tahviller için Senet kelimesi kullanılırken islami finansman bonoları olan Saklar için ise Sukuk denilmektedir. (Sözgelimi: Ürdün Senedat ve Sukuk borsası gibi) İslami finansman bonolarının çeşitli türleri olmakla birlikte temelde 4 türü vardır. Bunları, Leasing’e dayanan Sukuk, Muşaraka veya Mudaraba’ya dayanan Sukuk, Murabaha’ya dayanan Sukuk ve Salam’a dayanan Sukuk olarak sınıflandırabiliriz. Teknik olarak varlık senedi şeklinde de isimlendirilebilecek olan (securitized assets) Sukuklar diğer senetlerden farklı olarak varlığa dayanmak zorundadır. Bunu şöyle de açıklayabiliriz: Şu an ülkemizde de yapılan faizsiz bankacılık modelinde nakit kredi kullandırmanın ve ticari olmayan kredi kullandırımlarının yasak olduğu bir gerçektir. Kredi (Fon) kullandıran kurum kaynağı nereye aktardığını bilmek zorundadır. Sukuk sisteminin işleyişi de aynen bu şekildedir. İhraç edilen bütün sertifikaların temelinde gerçek bir ticari ilişki ve gözle görülebilir maddi bir gerçeklik istenmektedir. Zaten Arapların da Senet ve Sukuk olarak sistemlerini ayırmalarının altında bu gerçeklik yatmaktadır.
Sukuk sistemini anlamak için öncelikle VDMK sistemini bilmek gerekmektedir. Varlığa Dayalı Menkul Kıymet olarak da isimlendirilen bu modelde geleneksel mevduat – kredi ilişki değişmiştir. Kısaca anlatmak gerekirse VDMK modelinde süreç şu şekilde işlemektedir:
1. Basit bir VDMK ihracı kaynak firma ile başlar. Kaynak firma alacak portföyüne sahip olan taraftır.
2. Kaynak firma daha sonra bu portföyü özel amaçlı kuruma (SPV) satar veya transfer eder. SPV ise portföyü menkul kıymete dönüştürür ve yatırım bankaları da bu kıymetlerin yatırımcılara satılmasına aracılık eder.
3. İşlem sırasında sigorta şirketleri ve derecelendirme kuruluşları da devreye girerler.
SPK mevzuatına 1992 yılında giren VDMK beklediği talebi görememiştir. Mevzuatta tüketici, konut kredileri, finansal kiralama sözleşmesinden doğan alacaklar, ihracat işlemlerinde doğan alacakların VDMK’a dönüştürülmesine imkan tanınmıştır.
Görüldüğü üzere ülkemizde Sukuk işlemlerinin teknik olarak yapılmasında bir sakınca yoktur. Elle tutulur, gerçek ticari ilişkilerden doğan alacakların (KFD, Kar-Zarar Ortaklığı,BFD) veya finansal kiralama sözleşmesinden doğan alacakların bir katılım bankası tarafından varlığa dayalı olarak menkul kıymetleştirilmesi için SPK’nın birkaç değişiklik yapması yeterli olacaktır. Gelir Ortaklığı Senetleri’nin yıllar önce ülkemize getirdiği hareketliliği bugün Sukuk sistemi getirebilir.
Uluslararası para piyasalarında giderek büyüyen faizsiz bankacılık için önemli enstrümanlardan birisi de Sukuk ihracıdır. İslamî bankacılığın bu enstrümanının işlem hacminin ise son beş yılda iki katından fazla artması bekleniyor. Sözgelimi, Türkiye'nin de üyesi bulunduğu İslam Kalkınma Bankası'nın net aktif değerlerini teminat göstererek çıkarttığı Sukuk adlı tahvil ve bonoların, Standard and Poor's dahil, Batılı saygın kredi derecelendirme kuruluşlarından "AAA" kredi notu alması, bu alandaki başarıya örnek gösterilmektedir. Dünyada faizsiz bankacılık yapan finansal kuruluşlar, bono ve tahvil çıkarıp bunları satarak, ipotekli konut kredisi ve otomotiv kredileri vermektedirler. Wall Street Journal Gazetesi'ni basan ve borsacılara gerçek zamanlı malî enformasyon hizmetleri sunan Dow Jones & Co., İslamî piyasa endeksi de hazırlamaktadır. Bu endekste, alkollü içkiler, tütün ürünleri ya da domuz ürünleri satan şirketler ile çocuk işçiliği ya da pornografiden kâr sağlayan şirketlerin hisse senetlerine yer verilmemektedir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2003 yılının Haziran ayı ortasında Malezya'yı ziyaret etmiş, IMF programını reddederek büyüme kaydeden ülkenin malî politikalarını incelemiş ve Malezya’nın İslamî bono uygulamasını çok güzel bir şekilde uyguladığını görmüştü. 2003 yılının Ekim ayında Türkiye'nin de sene sonuna doğru 400-500 milyon dolar tutarında İslami bono çıkarmayı hedeflediği hakkında söylentiler çıkmış, faaliyet sermayesi olarak kullanılacak 5 yıl vadeli bonolara aracılık etmesi için HSBC ve CIMB'yeiyetki verildiği dahi söylenmişti. Ancak 2006 yılına girdiğimiz şu günlerde İslamî bono anlamında herhangi bir ilerlemenin gerçekleşmediğini görmekteyiz.

III.BÖLÜM

TÜRKİYEDE KATILIM SİSTEMİNİ KULLANAN BANKALAR
1-Albaraka'yı Bankası
“Türkiye’de faizsiz bankacılık alanındaki finansal kuruluşların ilki ve öncüsü olan Albaraka Türk Katılım Bankası, 1984 senesinde kuruluşunu tamamlayarak 1985 yılının başından itibaren faaliyete geçmiştir. Albaraka Türk faaliyetlerini 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na tâbi olarak sürdürmektedir. Ortadoğu’nun ileri gelen gruplarından Albaraka Bankacılık Grubu (ABG), İslam Kalkınma Bankası (IDB) ve Türk ekonomisine yarım yüzyıldan fazla hizmet veren yerli bir sanayi grubunun öncülüğünde kurulan Albaraka Türk’ün 31.01.2009 tarihi itibariyle ortaklık yapısının içinde yabancı ortakların payı %66,16, yerli ortakların payı %11,74 ve halka açık olan pay ise %22,10’dur. Albaraka Türk´ün ortaklık yapısı, sahip olduğumuz itibarın ve güvenin garantisidir.

Câri hesaplar ve katılım hesapları aracılığıyla fon toplayan ve topladığı fonları, bireysel finansman, kurumsal finansman, finansal kiralama ve proje bazında kâr zarar ortaklığı gibi hizmetlerle tekrar ülke ekonomisine kazandıran Albaraka Türk, faizsiz bankacılık uygulamasıyla çok çeşitli finansman ve bankacılık hizmetlerini sunmaya yetkilidir.
Ana ortağı Albaraka Banking Group’un faaliyet gösterdiği Körfez, Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyalarında finansal ürün ve hizmeti sunmada en iyi bölgesel banka olma vizyonu ile yola çıkan Albaraka Türk, Singapur’dan İngiltere’ye, Güney Afrika’dan Fas’a, Avustralya’dan Kazakistan’a kadar 60 ülkede 207’den fazla banka ile kurduğu geniş muhabirlik ağı sayesinde müşterilerine hızlı, kaliteli ve emniyetli dış ticaret (ithalat, ihracat ve kambiyo) hizmetlerini vermektedir.

Bireysel Bankacılık alanında da iddialı olan Albaraka Türk, müşterilerine, ortaklarına, çalışanlarına ve Türkiye’ye değer katma misyonunu benimsemiş uluslararası bir katılım bankası olarak, 2009 yılı itibariyle ülke geneline yayılmış 41 şube İstanbul’da, 59 şube önde gelen sanayi ve ticaret merkezi olan illerimizde olmak üzere toplam 100 şubesi ile faaliyetlerini sürdürmektedir.”

2-Bank Asya
“ASYA KATILIM BANKASI A.Ş. Türkiye'nin altıncı özel finans kurumu olarak 24 Ekim 1996 tarihinde, Altunizade' deki Merkez Şubesi ile faaliyetlerine başlamış ve 20.12.2005 tarihinde "Asya Finans Kurumu Anonim Şirket"i olan şirket unvanı "Asya Katılım Bankası Anonim Şirketi" olarak değiştirilmiştir.Kuruluş sermayesi 2 milyon TL, mevcut ödenmiş sermayesi 900 milyon TL olan Bankamızın, tabana yayılmış yerli sermayeye dayanan, çok ortaklı bir yapısı vardır.
Faizsiz bankacılığın gereklerine uyarak üretime destek olmayı kuruluş prensibi olarak kabul eden Bank Asya'nın temel amacı; müşteri odaklı hizmet anlayışından hareketle, teknolojinin getirdiği en son imkanları kullanarak, faizsiz finans sistemini daha geniş kitlelere ulaştırabilmektir. Bu doğrultuda, Genel Müdürlük birimleri haricinde Aralık 2008 tarihi itibarıyla 148 şube ve yurt içinde 2, yurt dışında 1000 muhabir banka ile faaliyetlerini sürdürmektedir.ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi'ne sahip ilk katılım bankası olan Bank Asya; bireysel, ticari ve kurumsal bankacılık alanlarında müşterilerinin her türlü ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak ürün yelpazesi ve yapılanması ile faaliyet göstermektedir. Bank Asya, geleneksel dağıtım kanalları olan şubelerinin dışında İnternet Şubesi, Alo Asya Telefon Bankacılığı, ATM ve POS terminalleri ile bankacılık hizmetlerini kesintisiz, hızlı ve etkin bir şekilde sunmayı hedeflemektedir.”

3-Finans Katılım Bankası
“Türkiye Finans Katılım Bankası, Family Finans ve Anadolu Finans kurumlarının birleşmesi ile kuruldu.Mobilya, ev tekstili ve kablo sektörünün önde gelen kuruluşlarının sahibi Boydak Grubu'na ait Anadolu Finans Kurumu ile bisküvi, çikolata ve çeşitli gıda ürünlerinde dünya devi Ülker Grubu’na ait Family Finans’ın birleşmesine Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 28.12.2005 tarih ve 1764 sayılı kararı ile onay verildi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 30.12.2005 tarih ve 1747 sayılı kararı ile Banka ünvanının Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. olarak değiştirilmesine onay verildi.
Devir yolu ile birleşme çalışmaları 30.12.2005 tarihinde tamamlanmış, T.C. İstanbul Ticaret Sicili Memurluğu tarafından 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak tescil edilmiştir.

Sonuçta Türkiye'nin önde gelen iki büyük grubu olan Boydak ve Ülker Grupları, finans sektöründe hizmet veren kurumları Anadolu Finans ve Family Finans'ı, global ekonomi koşullarına ayak uydurmak ve Türkiye'ye çok daha faydalı olmak için kendi iradeleri ile 30 Aralık 2005 tarihinde Türkiye Finans Katılım Bankası adı altında birleştirmiştir. 178 şubesi ve 3.200’ü aşkın çalışanıyla 1 milyondan fazla müşterisine hizmet veren Türkiye Finans’ın yüzde 60 hissesi 31 Mart 2008 tarihinde Ortadoğu’nun en önemli bankalarından ve Suudi Arabistan’ın en büyük bankası olan The National Commercial Bank (NCB) tarafından satın alınmıştır. Yeni ortaklık ile Boydak ve Ülker Grupları’nın yanına eklenen bu büyük güç sayesinde daha da gelişen Türkiye Finans, öncü katılım bankası olma vizyonunu sürdürmektedir.”

4-KÜVEİT TÜRK
“Kuveyt Türk, 16.12.1983 gün ve 831/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın tesbit ettiği esaslara uygun olarak faaliyet göstermek üzere 1989 yılında Özel Finans Kurumu statüsünde kurulmuştur. Özel Finans Kurumları’nın faaliyetleri, 1999 yılında Bankacılık Kanunu kapsamına girinceye kadar geçen süreçte bir yanda Bakanlar Kurulu Kararı, diğer yanda Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı’nın tebliğleri ile yürütülmüştür. 1999 yılı Aralık ayından itibaren diğer Özel Finans Kurumları gibi Kuveyt Türk de 4389 sayılı Bankacılık Kanunu’na tabi hale gelmiştir. Mayıs 2006'da ünvanı Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. olarak değişmiştir.
Kuveyt Türk’ün sermayesinin %62’si Kuveyt Finans Kurumu’na (Kuwait Finance House), %9’u Kuveyt Devlet Sosyal Güvenlik Kurumu’na, %9’u İslam Kalkınma Bankası’na, %18’u Vakıfar Genel Müdürlüğü’ne, %2’i de diğer ortaklara aittir.%62’lik sermaye payı ile, Kuveyt Türk’ün en büyük ortağı konumundaki Kuveyt Finans Kurumu (Kuwait Finance House) milyarlarca dolarlık toplam fonuyla ve sunduğu çağdaş bankacılık hizmetleriyle Kuveyt’in dev bir finans kuruluşu olmasının yanısıra faizsiz finans kurumları arasında dünyada ilk sıralarda yer almaktadır.

Kuveyt Türk, kurulduğu günden bugüne kadar faizsiz bankacılık sisteminde özenliliği, yatırım alanlarında araştırmacılığı, tasarruf sahiplerine ve işadamlarına çağdaş, istikrarlı, güvenilir, kaliteli ve süratli hizmet sunmayı, personelinin verimliliğini artırmak için sürekli eğitime tabi tutmayı kendisine ilke edinmiştir. Yurt içinde ve yurt dışında şubeleri ve muhabir bankaları vasıtasıyla, her türlü çağdaş teknolojik imkanları kullanarak, süratli ve kaliteli hizmeti tasarruf sahiplerinin ve yatırımcılarının ayağına götürebilmenin gururunu yaşamaktadır.

Tekstil, metal ve emlak sektöründeki yatırımları ve iştirakleri ile hem kar ortağı konumundaki müşterilerinin tasarruflarını sağlam ve kazançlı yatırımlara dönüştüren, hem de reel sektöre kaynak sağlamak suretiyle yeni istihdam alanları oluşturan ve bu sayede ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayan Kuveyt Türk, muhtelif tarihlerde, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği gibi Kamu Kurumu ve Meslek Birlikleri tarafından ihracat alanında gösterdiği başarılardan ötürü altın, gümüş ve bronz madalyalarla ödüllendirilmiştir.Kuveyt Türk uluslararası bir katılım bankası olma vizyonuna paralel olarak yurt dışında da şube ve temsilcilikler açmıştır.

Teknoloji ve bilgisayar çağı olan 21. yüzyıl bilhassa finans kurumlarını daha fazla teknoloji yoğun çalışmaya zorlamaktadır. Kuveyt Türk, bu anlamda gerekli olan bilişim ve teknoloji altyapısını en iyi şekilde kurmuştur. Elektronik Bankacılık ve Altrernatif Dağıtım Kanalları konusunda tüm bankacılık hizmetlerini en iyi şekilde vermektedir. Visa ve Mastercard kredi kartları yanında POS, ATM, İnternet Bankacılığı, Çağrı Merkezi, Sesli Yanıt Sistemi ve SMS Bankacılığı hizmetleri kesintisiz olarak sunulmaktadır. Kuveyt Türk, 2000 yılından beri bu yenilikleri müşterilerine ilk sunan katılım bankası olmanın gururunun yaşamaktadır.

Tamamına yakını üniversite mezunu, işinde uzman, genç ve dinamik hizmet kadrosu ile modern işletme tekniklerini, yönetim ve hizmet anlayışını kurum bünyesine taşımayı amaçlayan Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. sağlam sermaye yapısı ve ekonomik gücü ile Türkiye’de katılım bankaları arasında öncüdür.”


SONUÇ
Normal bankacılık sisteminden çok fark taşısa da esasen aynı mantıkla çalışan Kaılım bankaları son yıllarda Türkiye’de de gelişme kaydetmiştir. faize duyarlı kişilerden topladıkları fonları yine faize duyarlı kurumlara aktararak faaliyet göstermektedirler. Bu kurumların başarılı olabilmeleri için, içinde doğdukları faizli ortam içinde yaşayabilmelerine ve ekonomi üzerinde ağırlıklarını koyabilmelerine bağlıdır. Bankacılık sektörünün mali işlevleri sonucu ekonomide ödünç verilebilir fon arzı ve fon talebi artar, bunun sonucunda mali piyasanın hacmi genişler, milli gelir ve istihdam artar.
Türkiye’de Katılım Bankaları, yeni Bankalar Kanunu ile bir evrim sürecindedir. Rekabetin sertleştiği ve pazar paylarının bankalar açısından küçüldüğü Türkiye ölçeğinde, bilhassa fon kullanan müşteriler için paranın kaynağı artan oranda önemini kaybetmekte, müşteriler çoğu zaman kredi fiyatlamalarını, kredi pazarlamacılarından daha iyi yapmakta ve bankaların şube bazında çoğaldığı son yıllarda sık sık banka değiştirmektedirler. Son bankacılık trendinde, her türde müşteriyi bir şekilde çalıştırma anlayışı ortadan kalkmış, şubeye hiçbir yararı olmayan hatta zararı olan müşterilerden kurtulmak bir gereklilik halini almıştır. Diğer taraftan, sağlam ve ödeme ahlâkı olan müşterilerin ise pazarlama kadroları tarafından arandığı bir zamana girilmiştir. Katılım Bankaları için en önemli avantaj ise portföylerinde bu tip sağlam müşterilerin büyük çoğunluğu oluşturmasıdır.

KAYNAKLAR
a) Makale kitab
1- Özel Finans Kurumları Birliği Dergisi
2- Vural Gürol, Özel Finans Kurumları
3- Avni Zarakolu, Ülkemiz Bankacılık Sektöründe Yeni Bir Gelişme: Faizsiz Bankacılık
4- Dr. İsmail Özsoy, Özel Finans Kurumları
5- Yrd. Doç. Dr. Ahmet Battal, Bankalarla Karşılaştırmalı Olarak Hukuki Yönden Özel Finans Kurumları
6- Cihangir Akın, Faizsiz Kazanç
7- Abdul GAFOOR; Interest-free Commercial Banking, Apptec Publishing, Groningen, Hollanda, 1995.
8- Chibli MALLAT; Islamic Law and Finance, Graham & Trotman Publishing, Londra, 1988; Sabahattin Zaim; “Faizsiz Bankacılık Notları”, Çalışma Notları, Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB), 2006.
9- Prof. Dr . M. Ahmet ez-ZERKA - Prof. Dr. A. Muhammed Abdülaziz en-NECCAR; İslam Düşüncesinde Ekonomi, Banka ve Sigorta, İz Yayıncılık, İstanbul, 2003,
10- Dr. Veli SIRIM; “Katılım Bankaları Gerçekten Faizsiz mi?”, Moral Dünyası Dergisi, , 2004.
11- Islami finans sistemi, Gökben Altaş, Şübat 2008
12- Risk Issues at Islamic Financial Institutions, Moody´s, Ocak 2008
13- Islamic Banks and Financial Stability: An Empirical Analysis, Martin Eihak and Heiko Hesse, IMF, Ocak 2008
14- Islamic Finance In The UK: Regulation and Challenges, FSA, Kasım 2007
15- The Islamic Funds and Investments Report 2007, Ernst and Young, Mayıs 2007
16- The Economics of Islamic Finance and Securitization, International Monetary Fund, Ağustos 2007
17- Islamic Capital Market Task Force of IOSCO, IOSCO, temmuz 2004
18- KURAN-I KERİM ve YÜCE MEALİ, Prof. Dr. Süleyman Ateş, 2001
19- Sadi Uzunoğlu, Yeni Finansman Teknikleri, İstanbul: Strata, 1998
20- Haveri Mahmud”İslami Bankacılık”Sipeh Yayınları,Tahran,2001
21- KARAMAN Hayrettin,Kuran-I Kerrım,Açıklamalı Meali,Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,Ankara 2008

b) Internet

22- AYLIK İSLAMÎ DERGİ, http://www.renaissance.com.pk/Decvipo12y1.html, Erişim Tarihi: 20.04.2005.
23- DARUL MAL AL ISLAMÎ, http://www.dmitrust.com/index.htm, Erisim tarihi: 12.09.2006.
24- İSLAMÎ BANKA VE SİGORTA ENSTİTÜSÜ, http://www.islamic-banking.com/institute/index.php, Erisim tarihi: 12.09.2006.
25- İSLAMÎ FİNANSAL SERVİS KURULU, http://www.ifsb.org/, Erisim tarihi: 12.09.2006.
26- ULUSLARARASI İSLAMÎ FİNANSAL PAZARI, http://www.iifm.net/, Erisim tarihi: 12.09.2006.
27- EKONOMİ SÖZLÜĞÜ, http://www.investorwords.com, Erisim tarihi: 20.04.2005.
28- İSLAMÎ EKONOMİ SÖZLÜĞÜ, http://www.albaraka.com.pk, Erisim tarihi: 20.04.2005.
29- GAZETE HABERİ, http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2003/eylul/25/e02.html, Erisim tarihi: 12.09.2006.
30- DOW JONES İSLAMÎ FONU, http://www.investaaa.com/, Erisim tarihi: 12.09.2006.
31- EKONOMİ SÖZLÜĞÜ, http://www.f-almanak.com, Erisim tarihi: 20.04.2005.
32- Göksenin Karagöz, İslami Bankacılık http://www.garanti.com.tr/anasayfa/garanti_dergisi/temmuz2002/dunyada_bankacilik.html
33- Faizsiz Finansman Yöntemleri, www.ishad.org.tr/faaliyet.asp?i=42
34- www.albarakaturk.com.tr
35- www.akbarsafdari.blogspot.com
36- Faizsiz Sistem Nasıl Çalışıyor? Anadolu Finans, http://anadolufinans.com.tr/turkce/sss.htm#faizsistemnasilisliyor
37- www.asyafinans.com.tr
38- www.familyfinans.com.tr
39- 3. Dr. Mohammad Omar FAROOQ; “Riba, Interest and Six Hadiths: Do We Have a Definition or a Conundrum?”, 2005 (Makalenin aslına http://www.globalwebpost.com/farooqm/writings/islamic/riba-hadith.html sitesinden ulaşılabilir.)
40- www.bankserpeh.ir
41- www.ifsb.org
42- www.isdb.org
43- www.iirating.com
44- www.aaoifi.com
45- www.albarakaturk.com.tr
46- www.kuveytturk.com.tr
47- www.bankasya.com.tr
48- www.turkiyefinans.com.tr
49- www.resmi-gazte.gov.tr
50- www.BDDK.gov.tr
51- www.SPK.gov.tr

Hiç yorum yok: